Deutsches Technikmuseum
Berlin’ e, Ocak 2011’ de, ikinci ve daha uzun süreli bir gezi yapma şansım doğduğunda bu geziyi müzelere ayırmaya karar vermiştim. Gezeceğim müzeleri seçmek için listeye bakarken, Deutsche Technikmuseum’ un adı hemen ilgimi çektiği için (İstanbuuul Teeeknik lay la la laaay laay laaaaay) ilk gün programına aldım ve gerçekten de beğenme öngörümde yanılmadığımı gördüm. Tarihsel süreçte Almanların etkin bir güç olmalarının ana sebeplerinden biri her...
DevamıMercado Central
2011 yılının Nisan Ayı başında yarı iş yarı gezi amacıyla ailemle, Valensiya’ ya bir kaç gün ayırma fırsatımız oldu. Gezmek için ne kadar vakit ayırabileceğimizden emin değildim; belki de hiç gezemeyecektik. O yüzden de, alışkanlığımın aksine, şehirde ne var ne yok pek araştırma yapmamıştım. Şehre geldikten sonra belli oldu ki bir tam günümüzü gezmeye ayırabilecektik, bunun üzerine hemen neler yapabileceğimize baktık. Aslına bakarsanız Mercado...
DevamıValensiya
2011 yılı Nisan Ayı’ nda geldiğimiz Barselona gezisinin bitiminde biraz iş biraz tatil için Valensiya’ ya gittik. Tatil kısmı malum, şehri gezmek ve dinlenmek. İş kısmı ise, Valensiya’ nın 80 km kadar kuzeyinde bulunan Castellon de la Plana’ da idi. Burası İspanya’ nın seramik bölgesi ve önemli bütün fabrikalar bu bölgede yer alıyor. Dolayısıyla Valensiya’ yı merkez yaparak hem gezdik hem de iş hallettik. Bu güzel şehire ancak 1 gün ayırabildik ve bu...
DevamıMateu – El Palmar
İspanya’ nın milli yemeklerinin başında paella gelir. Bizim pilavımıza benzer ama aradaki fark, pilavımız genellikle bir sulu yemeğe veya ızgaraya eşlik eden pozisyonundayken, paella başlı başına bir yemektir. Kimi bölgelerimizde pilava farklı içerikler ekleniyorsa da, Türk mutfağında henüz bu kadar zengin içerikli bir pilav görmedim. [nrelate-related] Türkiye’ den de bildiğimiz gibi turist bölgelerinde özel yemeklerin kötü benzerlerini yemekten öteye...
DevamıSanta Maria del Mar
Barselona kentinin en önemli yapısı olmasa da halkın halen kullandığı ve daha önemlisi sahiplendiği bir kilise Santa Maria del Mar. Bu uzun adı Türkçeleştirirsek, Deniz Kenarındaki Azize Meryem Kilisesi gibi bir anlam çıkar. Deniz kenarı tabiri bugün için geçerliliğini yitirmişse de, 14. yüzyılda denizin nerede olduğu ile ilgili bir fikir verebilir. Türkiye’ ye döndükten sonra tarihini araştırdım biraz ve bulduklarıma göre 1320’ li yıllarda işe...
DevamıCamp Nou
Dünya’ daki tüm insanlara “Barselona nedir?” diye sorsanız, herhalde büyük çoğunluğunun cevabı “Futbol takımı” olurdu. Bu takım şehriyle ve temsil ettikleriyle o kadar özdeşleşmiştir ki, belki de Barselona’ da yaşayanlar bile bu cevabı verirler. “More than just a club” yani “Bir Kulüpten fazlası” sloganı yerli yerine oturuyor. Bu Kulübün, Barselona ve Katalan halkı için anlamı gerçekten de bir Kulüpten fazladır… [nrelate-related] Bir...
DevamıBarselona
Barselona, İspanya’ nın en az “İspanyol” olan şehridir ve bunun da bazı nedenleri var. Başkenti Barselona olan Katalunya bölgesinin geçmişi 9. yüzyıla kadar gitmektedir. O yüzyılda ilk Barselona bölgesi kurulmuş. Bazı dönemlerde Castile Bölgesinin hükmü altına girmiş olsa da, ne o dönemlerde ne de Franco döneminde uygulanan kültürel ve politik baskı, toplumdaki Katalan kimliğini yok etmede başarılı oldu. Franco’ nun ölümünden sonra ülke Demokrasi’ ye...
DevamıDeutsches Historisches Museum
Genelde yaptığım gibi öncelikle binadan bahsedeyim. Bu bina, Berlin’ in en önemli barok binalarından biridir ve Prusya döneminde cephanelik, yani Zeughaus imiş. Binanın iç avlusundaki duvarlarda ölmekte olan savaşçıların acılı yüz ifadeleri işlenmiş. Buradaki tasarımlar, bizdeki şehitlik gibi, bir kahramanlık hikayesi değil; sadece ölüm gerçeğinin canlı ve gerçekci bir ifadesi olarak yapılmış. 1848’ de gerçekleşen bir başkaldırıda, Berlinliler cephane...
DevamıJüdisches Museum
Almanların müzeler konusunda çok başarılı olduğunu biliyordum ama yine de Jüdisches Museum beni çok etkiledi. Öncelikle binanın mimarisi çok farklı ve özel; bahsetmeden geçmemek gerekir. Mimar Daniel Libeskind’ in tasarladığı binanın taban oturumu Davud Yıldızı’ nın açılmış hali olarak tasarlanmış. Tabanındaki çizgilerin birbiriyle yaptığı rahatsız edici açılar diğer duvarlarda da devam etmiş. Öyle ki, insan bu binanın içinde kendini huzurlu ve...
DevamıMuseum fur Kommunikation
Berlin‘ deki diğer meşhur ve heybetli müzeler arasında beni en çok şaşırtan müzelerden biri burası oldu. Müze kartınız olmasa bile giriş ücreti çok düşük olduğundan kaçırmamanızı tavsiye ederim. Bu müzenin kökleri Dünya’ nın en eski ve güzel posta müzelerinden biri olan ve 1872’ de Berlin’ de açılan bir müzeye dayanıyor. Bu müze 1898 tarihinde şu an bulunduğu binaya, o dönemlerde hizmet veren Postacılık Bakanlığı’ nın yanına...
DevamıBerlin – 2011
Berlin’ e ikinci defa konuk oluyorum ve az da olsa tanıdık bir şehre geldiğimi hissedebiliyorum. Hedefim daha önce hiç gezmediğim veya hızlı geçtiğim yerleri görebilmek. Geçen geldiğimde mevsim sonbahardı; bu sefer ise kışın tam ortasında varıyorum bu güzel şehire. Üstelik de yüzyılın en soğuk kışı denilen kış. Neyseki hava korktuğum kadar kötü değil ama yine de sıkı bir yağmur karşıladı beni. Şehre gelmenin şaşkınlığı ve Tegel Havaalanına...
DevamıJ. P. Guivier
İnternet sitemdeki diğer yazılarıdan anlamış olmalısınız ama yine de yazayım: Müzik için ileri denebilecek bir yaşta çello öğrenmeye başladım ve de hala da pek yol katettiğim söylenemez. Londra’ ya gittiğimde aklımda yaylı sazlar dükkanlarına bakmak yoktu ama gittiğim konserlerin broşürlerindeki reklamları görünce ve en çok gördüğüm olun, Bishops’ ın yeri gezi planıma da uyunca oraya bir uğrayayım istedim ve benim için yaptığım gezilerde yeni bir...
DevamıEaglemoss – Yüzüklerin Efendisi Siyah Ordu
Siyah Ordu’yu kurarken, tahta üzerinde olabilecek en “kötü” karakterleri biraraya getirmeye çalıştım. Tabi ki bazı kısıtlamalarım vardı ama sonuçta ortaya gerçekten kötü bir takım çıktı: [nrelate-related] Şah: Eaglemoss’ un 1. sette kullandığı şah Sauron’ dur. Benimde tercihim aynı oldu. Aslında bu pozisyona Gandalf’ dan daha uygun. Çünkü Gandalf baştan sona kadar kılıcı elinde savaşın içinde yer alıyor. Oysa Sauron mağlup edilene kadar...
DevamıEaglemoss – Yüzüklerin Efendisi Beyaz Ordu
Beyaz Orduyu kurarken ağırlıklı olarak Yüzük Kardeşliği’ ndeki karakterleri kullanmayı tercih ettim. İlk amacım o karakterleri kitaba sadık kalarak uygun pozisyonlara yerleştirmek ve geri kalan pozisyonlara da hem satranç mantığına hem de kikaptaki önem sırasına göre karakter seçtim. Sözgelimi Eaglemoss ikinci sette Kale olarak Entleri tercih etmiş ama Elrond ve Galadriel’ i dışarda bırakıp Entleri tercih etmem beklenemezdi. İşte...
DevamıEaglemoss – Yüzüklerin Efendisi Satranç Seti
Pek çok kişi için Yüzüklerin Efendisi sadece bir kitap veya filmdir fakat benim için daha çok bir felsefedir. Anlatılan sadece kötüye karşı iyinin savaşı değil; aynı zamanda sanayileşmeye karşı emeğin, metale karşı doğanın, dehşete karşı umudun mücadelesidir. Bu anlamda hayatınızda karşılaştığınız çoğu zorlukta kendinizi Sam’ in, Gimli’ nin ya da sıradan bir Gondor savaşçısının yerine koyma fırsatı geçer. Bu yüzden hayatımın içinde...
DevamıNikon: Tarayıcı
Nikon’ un az bilinen uzmanlıklarından biri de tarayıcılardır. Film döneminde çok ihtiyaç duyulan tarayıcılar, sayısal dönemde pek ihtiyaç duyulmaz hale gelmişlerdir. Çünkü iyi bir 35 mm dia tarayıcısı orta sınıf (Nikon D90) bir sayısal gövde fiyatına, iyi bir orta format dia tarayıcısı ise üst sınıf sayısal gövde (Nikon D300s) fiyatınadır. Bu durumda sadece gerçekten film çekmekten hoşlananlar tarayıcılara yönelmektedir. Neyse ki Nikon bizi terk etmiş...
DevamıNikon: Fotoğraf
İlk Nikon tasarımı o sırada piyasada bulunan Leica ve Contax’ ların iyi yünlerinin bir birleşimi gibiydi. Contax’ dan temel gövde tasarımı alınmıştı. Perdeyle ilgili kontroller üst tarafta toplanmıştı. Leica’ nın ise yatayda hareket eden perdesi ve mekanizması örnek alınmıştı. Nikon I, Mart 1948’ den Ağustos 1949’ a kadar üretilmeye devam etti. Fakat seçilen film formatı 24×32 idi ve bu dünyanın geri kalanındaki 24×36 formatına uygun...
DevamıNikon
“Hayat boyu karşılaşılacak zor koşullar için üretildim, karşılaşabileceğin her türlü durum için; ve seni hiçbir zaman yarı yolda bırakmayacağım. Beni çizebilir ya da yamultabilirsin fakat hiçbir zaman bozamazsın. Yağmurda beni dışarı çıkarabilirsin, masandan düşürebilirsin veya boynunda taşıyarak Sahra’yı geçebilirsin. Senin için çekemeyeceğim bir fotoğraf yoktur. Sen göçtükten ve unutulduktan çok sonra bile hala çalışıyor olacağım. Yirmi...
DevamıShatranj
Shatranj, Hindistan’ da oynanan Chaturanga’ nın eski İran’ da oynanan halidir. Persliler, oyunu kendilerine adapte ederken kurallarını da büyük ölçüde almışlar. Yine de bazı değişiklikler olmamış değil. Örneğin o zamana kadar tahtadaki kareler tek renkten oluşurken; Persliler koyu renkli kareleri oyuna dahil etmişler. Bu basit değişiklik oyunun anlaşılabilirliğine büyük etki yaptığı tartışılmaz. Oyunun Perslerle birlikte Arap dünyasına girmesiyle...
DevamıChaturanga
Satrancın ne kadar eski bir oyun olduğunu bilen pek yok. Pek çok kişi oyunu, MS 7. yy’ da oynanan Hint oyununa dayandırır. Bu kişilerden bazıları MS 1. yy’ da Orta Asya’ da oynanan bir versiyonu başlangıç sayar. Bu bazılarının da bazıları oyunun MÖ 15. yy gibi eski bir tarihe dayandırılabileceğini söyler. Benim bu yazıdaki asıl konum satrancın bilimsel tarihi olmadığından, oyunun kaynağını MS 7. yy’ da oynanan “Chaturanga” olarak kabul ediyorum....
Devamı
Son yorumlar