Yaşamım ve hobilerim

Titreşim Azaltma Sistemleri

Bu yazı tarafından 30 Oca 2012 tarihinde Fotoğraf, Teknik bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 1.031 defa okundu.

Titreşim azaltma sistemleri fotoğrafçılıkta görece yeni bir teknolojidir. İlk başka bu teknolojiyi Canon’un mu yoksa Nikon’un mu araştırmaya başladığı tartışılır durur ama sonuçta ilk olarak Canon 1995 yılında piyasaya sürdüğü EF 75-300mm f/4-5.6 IS USM ile bu teknolojiyi fotoğrafçıların kullanımına sürdü. Zaten 90’lı yıllar Canon’un fotoğrafçılığı yeni teknolojilerle tanıştırdığı yıllar olarak geçti. Bu kadar teknolojik yenilik en temel anlamda üretilen fotoğraf kalitesini arttırdı mı bilinmez ama kitleleri bu hobinin içine çektiği kesin. Şimdiye kadar fark etmişsinizdir, bir Nikon kullanıcısıyım. O yüzden yazının kalanında titreşim azaltma sistemlerine bütün olarak Nikon’un seçtiği ismi, VR (Vibration Reduction), kullanacağım, bu kadarcık kayırmayı mazur görün.

[nrelate-related]

Değişik markalar bu teknolojiye değişik isimler vermiş durumdadır: Canon için IS (Image Stabilization), Panasonic ve Leica için MegaOIS (Mega Optical Image Stabilizer), Sony için SSS (Super Steady Shot), Sigma için OS (Optical Stabilization), Tamron için VC (Vibration Compensation) ve Pentax için SR (Shake Reduction) olan sistemin kullanım amacı aynıdır.

VR sistemi, istemsiz olarak oluşan titreşimleri azaltmak ya da yok etmek için tasarlanmış bir sistemdir. Bu sistemin kullanım aralığını anlayabilmek için elle çekim tekniğini bilmemiz gerekiyor. Elle çekim yaparken hissedilebilir titreşimlerin fotoğraf karesine yansımaması için, enstantane hızı en azından, kullanılan 35mm lensin fokal uzunluğunun ters oranı olmalıdır. Yani, 180mm’ lik bir lensle çekim yaparken seçeceğimiz enstantane en azından 1/180sn olmalıdır. Benzer şekilde 300mm lens için en yavaş enstantane 1/300 sn iken; 85mm’lik lensle 1/85 sn. den daha hızlı bir enstantane değeri seçilmelidir. Çeşitli markaların kendine has tasarımları sayesinde titreşim 2 – 4 stop arasında azaltılabilir. Bunu ortalama 3 stop olarak kabul edersek, 180mm lensle seçmemiz gereken 1/200 sn. enstantaneyi seçemediğimiz durumlarda, 1/25 sn. ile kamera titremesi olmadan fotoğraf çekebiliriz.

 

Fotoğrafçılık anlamında VR sistemlerinin sadece konuların sabit olduğu durumlarda işe yarayacağını fark etmiş olmalıyız. Hareketli bir kareyi dondurmak için 1/200 enstantane gerekiyorsa bunu seçmek zorundayız. VR sadece makinanın titreşimini azaltır, görüntüyü sizin için dondurmaz.

 

VR teknolojisini bu kadar popüler yapan markalar (Nikon ve Canon), sistemi gövde içine değil de lens içinde kullanmayı tercih etti. Bu tercihin firmalar açısından gerekçesi, yeni teknolojiyi isteyen müşterilerin bütün bir sistem göz önüne alındığında daha fazla para ödemesini sağlamak olabilir. Zira, gövde içine konacak VR sistemi, otomatik olarak bütün lensleri bu yeni teknolojiye adapte eder; oysa lens içindeki VR sadece o lensin faydasınadır. Diğer bir sebep de, dijital teknolojinin sahne almasıyla gövdelerin zaten sürekli yenileniyor, dolayısıyla müşteriye sürekli satılıyor olması olabilir. VR sistemini lens içine koyarak sahip olduğunuz AF Zoom-Nikkor 80-200mm f/2.8D ED lensini artık “eski” bir lens haline getirerek size yepisyeni AF-S NIKKOR 70-200mm f/2.8G ED VR lensini satmak karlı bir hamledir. Hatta ve hatta bu oyundaki son adım mevcut VR sistemini yenileyerek size aynı lensi üçüncü kez satma stratejisidir. Nikon, VR II’yi daha önceden duyurup lenslerinde kullanmaya başlamıştı. 22 Temmuz 2009 itibariyle Canon da yeni VR (onlar için Hybrid IS) sistemini duyurdu. Nikon tarafında ise artık AF-S NIKKOR 70-200mm f/2.8G ED VR II sahnede. Zaten muhteşem olan lense daha fazla ED elemanı, biraz daha nano kaplama ve yeni VR teknolojisini tıkıp müşterinin kapısını tekrar çalacaklar.

 

İşin ticari yönüyle yeterince laf edip düşüncemi anlattım sanırım. Peki, VR sisteminin lens içinde olmasının hiç mi teknik faydası yok? Aslında bir iki tane faydadan bahsedilebilir. Öncelikle, gövdede yer alan VR sistemlerinde analog fotoğrafçılar tamamen göz ardı edilmiş durumdadır. Gövdeye yeni bir mercek takımı yerleştirmenin olanaksızlığı göz önüne alındığında yapılması gereken dijital sensörün hareket ettirilmesidir. Dolayısıyla, üzgünüm analogcular, VR’yi gövdeye yerleştiren markalarda tripod kullanmaya devam etmeniz gerekecek. Lens içindeki VR’nin diğer bir faydası ise, titreşim engelleme sisteminin lensin kullanım amacına göre daha etkin olarak ayarlanabilmesidir. Bu faydanın da çok önemli olmadığını belirtmek gerekir, çünkü geniş açı lenslerde VR teknolojisi zaten çok gerekli değildir ve aslında en çok kullanıldığı yer geniş fokal aralıklı zoom lenslerdir (70-200mm, 80-400mm gibi), dolayısıyla fokal aralığın hangi noktasına göre ayar yapılacağı konusu belirsizdir. Tabi ki, diğer taraftan, gövde içinde yer alan VR sisteminin, elinizdeki tüm lensleri “VR” klasmanına sokacağı gibi bir gerçek var önünüzde.

Nikon’un kullandığı VR sistemi işte böyle bir şey. Sistem içerisinde yer alan, kamera sallamasını tespit eden açısal hız sensöründen bir tanesi yataydaki hareketi; diğeri de düşeydeki hareketi tespit ediyor. Sistem çalıştırıldığında bu sensörler her 1/1000 sn açısal hızı ölçüp, sonuçları lensin içinde yer alan bir mikroişlemciye gönderiyor. Mikroişlemci açısal hız sensörlerinden gelen veriyi kullanarak VR lensinin ne kadar hareket ettirilmesi gerektiğini hesaplar. İşlemci, iki adet mikro motoru (VCM) kontrol ederek lensi gerekli yönde hareket ettirir. VCM ve bu işlemci de oluşan titreşimi yok etmek için gerekli olan düzeltmeyi iki adet mikro yollayıp VR lensini hareket ettiriyor.

 

Bildiğim kadarıyla bütün VR sistemlerinde, netleme için deklanşöre hafif basıldığında sistem devreye girer. Deklanşöre hafif basılıyken kadraj değiştirildiğinde sistem bunu algılar ve bu hareketi titreşimden ayırabilir. Yine de bazı markalar tripod kullanılırken VR sisteminin kapatılmasını tavsiye ediyor. Canon’un ve Nikon’un yeni sistemin tripod kullanımını fark edip sistemi kendiliğinden kapatıyor.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir