Yaşamım ve hobilerim

Kaktüsler – Ne?

Bu yazı tarafından 31 Oca 2012 tarihinde Featured, Flora, Kaktüs bölümünde yayınlandı. 1 yorum aldı ve 5.288 defa okundu.

Sukkulentlik, bitkinin su saklayabilme kabiliyetini belirten ve latince succus (su, sıvı) kökünden türetilmiş bir kelimedir. Kaktüsler, gövdelerinde su depolayabilen sukkulent bitkilerdir. Aloe veya Agave gibi diğer bitkiler yapraklarında su depolar.

Gövde

Çoğu kaktüs asıl olarak bir gövdeden oluştuğuna göre ve binden fazla kaktüs türü olduğuna göre çok değişik gövde tipleriyle karşılaşmayı bekleyebiliriz. Opuntia’ ların bazı türleri gibi pürüzsüz olabileceği gibi çoğu zaman yumrucuk denen özel yapılarla kaplıdır. Bu yapılar gelişmiş yaprak dipleridir ve gövdenin etrafında, birbirini kesen hayali spirallerin kesim noktalarında bulunur. Yumrular değişik formlarda olabilir. Mammillaria’ da ki gibi meme ucu şeklinde olabildiği gibi, bazı Ariocarpus türlerinde olduğu gibi üçgen şeklindeki bir yaprağı andırabilir.

[nrelate-related]

Yumrucuklar, gövde üzerinde spiral şekilde dizilebilecekleri gibi çoğu kolonsal türde görüldüğü gibi düşey şekilde de sıralanabilirler. Küresel türlerde hem spiral hem de düşey düzen görülebilir. Damarlı yapıda olan gövde, içinde tuttuğu su miktarına bağlı olarak bir akordeon gibi şişip büzülebilir. Taze bir kaktüsün ağırlığının %90’ı su olabilir.

Yapraklar

Pek çok kaktüs, fotosentez yapabilme yeteneği olan, tipik düz ve yeşil yapraklara sahip değildir. Yine de Pereskioideae alt ailesinin özelliği bu tip yapraklara sahip olmasıdır. Buna ilave olarak Opuntioideae alt ailesinde de bir iki tür kaktüste kalıcı, yeşil yapraklar görülür. Bunlar dışında da, büyüme mevsiminde silindirik olan kalıcı veya geçici yapraklar üreten Opuntialar da vardır. Cactoideae alt ailesinde görünür, yeşil yapraklara sahip bitki yoktur. Yani, kaktüs ailesinin büyük kısmında yaprak görünmez. Bunun yerine, yapraklar aşırı özelleşmiş dikenlere dönüşmüştür. Bazı insanlar, yurdumuzun güney batı sahillerinde de görülen Opuntiaların yassı silindirik, yeşil renkli gövde bölümlerini yapraklarla karıştırır. Fakat aslında onlar, bitki gövdesinin bir parçasıdır.

 

Areoller

Areoller kaktüslere özel olan yapılardır. Bu areoller, bitkinin gövdesinden çıkan tomurcuklar, kısa sürgünler ya da dallar olabilir. Kısa sürgünlerin üzerinde, dikenlerin çıktığı noktacıklar bulunur. Noktacıklar arasındaki mesafe kısadır ve gövdenin üzerinde yoğun bir noktacıklar grubu bulunur. Aslında areollere ve yumrucuklara dikkatle bakılırsa, areollerin çoğunlukla yumrucukların üzerinden çıktığı görülebilir.

 

Çoğu areol, üzerini kapatacak pamukçuk, dikenler ya da tüyümsü yapılar oluşturur. Bazı kaktüslerde ender olarak areoller uzun ince yapıdadır fakat çoğunluğunda dairesel formdadır. Bazı kaktüslerde, areollerin diken ve çiçek oluşturan bölümleri birbirinden ayrılmışlardır. Çoğu kaktüs türünün areolleri yılda bir veya iki kere çiçek ya da diken oluştururlar.

 

Dikenler

Kaktüslerin en ayırıcı özelliklerinden biri, areollerinden çıkan dikenlerdir. Dikenler kimisi için kaktüslerin sevimsizlik nedeniyken kimileri için de ilgi odağıdır. Dikenlerin uzunlukları 3 – 4 mm’ den 3 – 4 cm’ ye kadar değişebilir. Pek çok kişi dikenlerin değişime uğramış yapraklar olduğunu kabul eder. Lophophora gibi bazı türlerde dikenler tam gelişmemiştir fakat çoğu kaktüsün o veya bu formda gelişmiş dikeni vardır. Kaktüs dikenleri arasında farklılıklar vardır. Sayılarında, renklerinde, büyüklük ve şekillerinde farklılıklar görülür. Ayrıca, aynı bitkideki bu özellikler yaşa bağlı olarak ta değişebilir. Bazı türler ince saça benzeyen dikenlere sahipken bazılarının dikenleri yassılaşmıştır. Kanca şeklinde dikenler de kaktüsler arasında yaygındır. Ama yinede çoğunluk kaktüsün dikenleri düz, iğne şekillidir.

Kaktüslerin yaprak yerine bu tuhaf uzantıları geliştirmiş olmalarının sebepleri neler olabilir? En bazit nedenin fiziksel korunma olduğu apaçık ortadadır. Zorlu yaşam koşullarında yaşayan kaktüslerin bu tip bir korumaya ihtiyaç duydukları muhakkaktır. Bazı türlerin dikenleri, bitki için kamuflaj sağlayarak ek bir koruma olur. Dikenlerin sağladığı diğer bir fayda da, güneş ışığını yansıtarak gövdeye gölge yapmak ve su buharlaşmasını azaltmaktır. Atakama Çölü gibi sis ortamlarında yaşayan kaktüsler, dikenlerini kullanarak sisi yoğunlaştırıp su damlacıkları elde ederler.

 

Areollerin ürettiği dikenler aynı tip olabileceği gibi, merkezdeki veya içteki diken(ler)in farklı olduğu da görülür. Kaktüs türleri için dikenlerin yapısı karakteristik bir özelliktir. Bu yüzden kaktüsleri tanımlamak için en çok kullanılan morfolojik özellik, dikenlerin sayısı ve gövde üzerindeki düzenleridir.

 

Kökler

Çoğu kaktüsün kökleri toprak yüzeyinin hemen altında bulunur. Çünkü toprağın derinliklerine inmeye vakit bulamayan çöl yağmurunu bir an önce kullanması gerekir. Bazı türlerin dev yüzey kökleri vardır. Bu köklerin amacı fazla suyu depolamaktır. Küresel türlerin kökleri, toprağın hemen altında gövdelerinin kapladığı alanın altında yoğunlaşmıştır. Böylece, bitkinin üzerinden toprağa damlayan yağmur damlalarını yakalayabilirler.

 

Çiçekler

Dikenler gibi çiçekler de areollerden çıkar. Genellikle her areolden tek bir çiçek çıkar ama her zaman olduğu gibi bunun da istisnaları vardır. Neoraimondia gibi bazı türler, areollerinden oluşturdukları küçük sürgünler üzerinden çiçek çıkarır. Böylece aynı areol üzerinden sınırsız sayıda çiçek çıkabilir (elbette aynı anda değil.) Çiçekler, genellikle gövdenin değişik yerlerinden rastgele çıkar. Nadir olmakla beraber bazı türlerin çiçekleri sadece gövdenin en üst kısmından çıkar. Çiçekler yaygın olarak yumrucuğun uç kısmındaki areollerden çıkar fakat bazı areoller hem diken hem de çiçek üretebilir. Örneğin, Mammillaria’ da, dikenler areolün üst tarafından; çiçekler alt tarafından çıkar.

Dikenler gibi çiçekler de bitkinin kimliğiyle ilgili önemli bilgiler verir. Kaktüs türlerinin kendi aralarında ki sınıflandırması yanında, Cactaceae ve Euphorbiaceae gibi birbirine benzeyen aileler arasındaki farkı belirleyebilmek için de çiçeklerden faydalanılır. Kaktüslerin çiçekleri genellikle renkli, tek ve büyük bir çiçektir. Ayrıca, sepallerden petallere dereceli geçiş gösteren çok sayıda yapıdan oluşan çiçekler, pistil ve stameniyle çift cinsiyetlidir. Euphorbia çiçekleri ise daha küçük olurlar. Kümeler halinde olmalarına rağmen çok dikkat çekmezler çünkü petal bulunmaz ve her çiçek ya pistil ya da stamen taşıdığından tek cinsiyetlidir.

 

Kaktüslerin bir kısmında tozlaşmayı bitki kendi kendine sağlayabilirken; genellikle diğer bitkilerin polenlerine ihtiyaç duyulur. Çoğu kaktüs çiçeğinin hem erkek hem de dişi organları bulunur fakat her birey ya erkek ya da dişi olarak davranır. İronik olarak bazı türler ise, kendi kendini dölleyebilmek için, çiçeklerini hiç açmaz. Böylece diğer bitkilerle arasında tozlaşma imkanı kalmamış olur.

 

Çiçek boyutları çok değişkenlik gösterebilir. Rhipsalis türlerinin çiçeklerinin çapı 5 mm civarındayken Selenicereus türlerinin çiçeklerinin çapı 40 cm civarında olabilir. Çiçek boyutu gibi renkleri de değişkenlik gösterir. En yaygın renk sarı olsa da, kırmızı ve beyaz renkli çiçekler de yaygındır.

p

One Comment

Join the conversation and post a comment.

  1. mizyal

    soyle ki,
    kaktus olarak degıl ama yukarıda gorulen, kaktus uzerınde bulunan ve yaz aylarında cıkan, hint inciri olarak bilinen meyvenin cok lezzetli ve yararlı oldugu duyumları aldım…adana’da hindinciri diyorlar, t ve k harfleri biraz degısıyor canım memleketimde. hindinciri ve guslar olarak ayrı bır bolum yazmanızı rıca edıyoruz.saygılar

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir