Yaşamım ve hobilerim

Orkidelerde Bakım

Bu yazı tarafından 31 Oca 2012 tarihinde Flora, Orkide bölümünde yayınlandı. 3 yorum aldı ve 1.796 defa okundu.

Orkidelerin güzelliklerini sergileyebilmesi için özenli bir bakıma ihtiyaçları vardır. Aydınlatma, Sıcaklık Nem ve havalandırma konuları ilk başlamanız gereken noktalardır.

 

Aydınlatma

Yaşamın en temel mucizesi, kendini var eden süreç olan, güneş ışığındaki enerjiyi depolanabilir kimyasal enerjiye çevirme işlemi olan fotosentezdir. Birkaç bakteri ve deniz diplerindeki volkanik kraterler çevresindeki canlılar hariç, dünya üzerindeki tüm yaşam dolaylı veya doğrudan fotosenteze bağımlıdır. Orkideler, güneş ışığını yaprakları, gövdeleri ve hatta bazılarında köklerindeki klorofil yardımıyla gerçekleşen bir takım kimyasal süreç sonunda şekere ve bitkinin ihtiyaç duyduğu diğer besinlere çevirebilir. Kloroplastta bulunan klorofil ve fotosentezik enzimler belirli sıcaklıkta ve ışık yoğunluğunda etkili çalışabilirler. Işık ve sıcaklık seviyeleri çok düşükse fotosentez hiç gerçekleşmez; bu değerlerin yüksek olması durumunda ise reaksiyonlar öylesine hızlanır ki, moleküller ve hatta hücreler parçalanabilir. Belirli sıcaklık değerlerine alışkın olan bitkiler, o sıcaklık değerlerinde etkili olan enzimler geliştirir. Bitkileri yetiştirdiğimi ortamın sıcaklığına dikkat etmemizin temel nedeni budur.

Yüksek ışık değerlerinde yaşayan orkideler, kloroplastlarını korumak için çeşitli yöntemler kullanır. Bunlar, yaprakların süngerimsi dokusunun içine gömülmüş olmaları, tam bir güneş gözlüğü gibi davranan kırmızı ve sarı pigmentlerle çevrilmiş olmalarıdır. Ayrıca bitki, yaprak yüzeyinin güneş ışığını dik almaması için yapraklarını belirli bir açıyla çevirebilir. Yapraklar yaşlandıkça ortamdaki ışık seviyesine alışırlar. Yaşlanan yapraklar ışık yoğunluğundaki değişikliklere alışmakta zorlanırlar. Ayrıca pozisyon değişiklikleri de güçleşir. Doğada orkideler açısından, ışık yoğunluğundaki değişiklikler pek belirgin değildir. Belki bunun tek istisnası kışın yapraklarını döken ağaçlar üzerinde yaşayan orkideler olabilir. Ekvator yakınlarında, gün uzunluğu gibi güneşin yoğunluğu ve pozisyonu da çok az değişir. Böylece her yapraktan en verimli olacak şekilde faydalanılır.

 

Ekvatordan uzakta olan bölgelerde, yıl boyunca güneşin yoğunluğu ve pozisyonu belirgin şekilde değişir. Yaşlı yaprakların değişikliklere adaptasyonu zordur ama bitki yine de ışık yoğunluğu artınca kendini korumak için pigment; ya da ışık yoğunluğu azalınca ışıktan daha fazla faydalanmak için klorofil üretebilir. Orkide bütün bunları yapabilir ancak gereken tek şart, değişikliklerin ani olmamasıdır. Bazı sınırlara dikkat edildiği sürece orkideler gelişecektir.

[nrelate-related]

Işığın önemini anladıktan sonra nasıl ölçülüp az mı çok mu olduğuna karar vermek gerekiyor. Bunu şimdiye kadar duymadıysanız üzgünüm ama ışık yoğunluğu, su veya sıcaklık gibi ölçülebilir bir maddedir. Işık yoğunluğunu ölçmenin geleneksel yolu footcandle olarak adlandırılan ölçü birimidir. Bunun anlamı, yanan bir mumun 30 cm öteye verdiği ışık yoğunluğudur.

Phalaenopsis gibi az ışıkta büyüyebilen orkideler, yani büyük, düz ve koyu yeşil yapraklı olanlar, ışıktan en fazla yararlanabilecek şekilde tasarlanmışlardır. Ortalama olarak 1000 fc ışık yoğunluğu onları mutlu edebilir. Cattleya ve pek çok epifit orkide türü 2000 ile 4000 fc ışık yoğunluğunu tercih eder. Bu değer, tropik güneş ışığının yoğunluğunun yaklaşık %20’sidir. Broughtonia ve bazı Vanda gibi ışığı gerçekten seven orkideler ise çiçeklenebilmek için 7000fc ışık yoğunluğuna ihtiyaç duyarlar. Orkideler gerekenden daha az ışık altında büyüseler bile, nadiren çiçeklenirler. Çünkü, çiçeklenme çok miktarda enerji gerektirir ve bitkiler bu enerjiyi depolayamadıysa çiçeklenmezler. Sağlıklı olan orkidelerin çiçeklemesindeki en önemli sebep ışık yoğunluğunun azlığıdır.

 

Işık yoğunluğunu ölçmek için herhangi bir 35mm fotoğraf makinası işinizi görebilir. Makine üzerindeki film hızı ayarını (İSO ya da ASA) 200 yapın ve enstantane hızını 1/125 yapın. Şimdi bitkilerin bulunduğu yere bir tane beyaz dosya kağıdı koyun ve makinayı bu kağıda dik olacak şekilde tutun. Sadece beyaz kağıt üzerinden ölçüm alacak şekilde odak uzunluğunu ayarlayın ve pozometrenin önerdiği diyafram ayarına bakın. Aşağıdaki tablo yardımıyla ışık yoğunluğunu tespit edebilirsiniz.

 

diyafram footcandle
2.8 32
4 64
5.6 125
8 250
11 500
16 1000
22 2000
32 4000

 

Ölçümleri gün içinde bir kaç defa tekrarlayın ve yıl içindeki değişimini takip etmek için dönem dönem tekrarlayın. Bir süre sonra ölçüm yapmadan bitkilerinizi yetiştirdiğiniz ortamdaki ışık yoğunluğunu tahmin edebileceksiniz.

 

Eğer tüm bu hesaplamalar canınızı sıkıyorsa endişelenmenize gerek yok. Bitkilerinizin gelişimini takip ettikçe sadece gözlemleyerek bazı değerleri ölçüm yapmış kadar iyi bilebilirsiniz. Bitkileriniz düzenli sulanıp ve beslenmesine rağmen, yaprakları ince, büzüşmüş ve koyu yeşil renkteyse ve özellikle de çiçeklenmiyorsa, ışık yoğunluğunu arttırın. Diğer taraftan, bitkiniz sararmaya ve kahverengileşmeye başlıyorsa, özellikle de yaprakların uç kısımlarında ve ışığın geldiği taraftaki pseudobulb ya da gövdede bu renk değişimi görülüyorsa bu durumda ışık yoğunluğunu azaltın. Yapraklar diri ve kalın ise ve bitkinin genel rengi çimen yeşiliyken en çok ışık alan yerlerde kırmızı ve mor pigmentler oluşmuşsa ve özellikle de çiçeklenme görülüyorsa bu durumda gerekli olan aydınlatma değeri sağlanmış demektir.

 

Uygun aydınlatma değerini sağladıktan sonra geriye kalan önemli bir nokta da gün uzunluğudur. Çünkü bitkiler, büyülemelerini ve çiçeklenmelerini koordine etmek için çevre koşullarından aldıkları bilgileri kullanırlar. Soğuk ve serin havayla, mevsimsel kuraklıklarla, sıcakla ve aşırı yağışlarla başa çıkması gerekir. Eğer böyle kritik dönemlere biyolojisi açısından uygunsuz bir şekilde yakalanırsa (kuraklıklar sırasında çiçeklenme, sıcaklar sırasında uyku pozisyonuna girme vs.) bitki kendi sağlığını tehlikeye atmış olur. Bitkiler bizim gibi takvim ya da saat kullanamadıkları için gün uzunluğu bilgisini kullanarak zamanı tespit etmelerine şaşırmamak gerekiyor. Böylece yazın çiçeklenen türler günlerin uzamasını beklerken; kışın çiçeklenen türler kısalmasını bekler. Sıcaklık ve yağmur bilgisini de kullanarak zamanı doğru olarak tahmin edebilirler.

 

Bitkilerin fizyolojisi açısından gün uzunluğunu düzenli ve mevsime uygun olarak ayarlamak sanıldığından daha önemlidir. İlave aydınlatma yapılıyorsa gün uzunluğu siz ne isterseniz o olur. Yaz aylarında 15-16 saatten başlayarak her ay 1 saat azaltarak, kış aylarında 9-10 saatlik aydınlatma süresi iyi bir seçim olur. Örneğin, Haziran ayında 16 saatlik aydınlatmadan sonra her ay bir saat azaltılarak, Aralık ayında 10 saate düşürülen aydınlatma, Ocak ayından itibaren tekrar arttırılarak Temmuz ayında yeniden 16 saatlik gün ışığı yakalanmış olur.


Sıcaklık

Pek çok modern insan gibi, Viktorya dönemi orkide tutkunları da tropiklerin üzerinde buharlar tüten, toprağın nemden vıcık vıcık olduğu, orangutanların ağaçtan ağaca atladığı bir yer olduğunu düşündüler. Tabiki gerçekte durum böyle değildir. Alçaklardaki yağmur ormanları bu tabloyu andırır fakat yüksek rakımlı ormanlar çoğu zaman soğuk olurlar. Yarı tropik bölgeler ise yaz aylarında çok sıcak; kış aylarında ise serin olur. Yani 45F gibi derecelere bir kaç gün boyunca tahammül edebilecek orkideler olduğu gibi, 90F üzerindeki sıcaklıklardan hoşlanan orkideler de vardır. Unutulmamalıdır ki, her bitki belirli bir sıcaklık değerine adapte olmuştur ve bu değerlere mümkün olduğunca yakın olmak o bitkinin en çok isteyeceği şeydir.

 

Sıcak ortamdan hoşlanan bir bitki, sürekli soğukta tutulursa yavaş yavaş zayıflayacaktır. Aynı şekilde, soğuktan hoşlanan bitkiler de bir kaç haftalık yüksek sıcaklıklarda “eriyeceklerdir”. Bitkinin alışık olmadığı sıcaklık değerlerinde yaşaması, çiçeklenmesini de kötü yönde etkiler. Hayat bir dizi kimyasal tepkimeden oluşur ve bu tepkimelere katılan enzimlerin verimliliği ortam sıcaklığına bağlıdır. Sıcak ortamlarda yaşayan bitkiler, bu ortama uygun olan enzim sistemi geliştirir ve metabolizması o sıcaklıklara alışıktır. Bu bitkiyi soğuk bir ortama koymak, soğuk bir kış sabahı eski bir arabayı çalıştırmaya benzer. Motor çalışmaz ve bitkinin enerjisi yavaş yavaş biter. Soğukta büyüyen bitkileri için de aynı şey geçerlidir. Çok hassas bir enzim sistemleri ve soğuklarla başa çıkabilmek için hızlı çalışan metabolizmaları vardır. Sıcak iklimlerde, sıcak yüzünden hızlanan metabolizmalarından dolayı, çölde su kaynatan bir araba gibi aşırı ısınırlar.

 

Sıcaklık konusundaki diğer bir önemli nokta da sıcaklık değişiklikleridir. İdeal olarak geceler gündüzlerden 5 – 15F daha soğuk olması gerekir. Hatta bazı türler için yazların daha sıcak olup kışların daha soğuk olması gibi mevsimsel değişiklikler gereklidir. Günlük ya da mevsimlik sıcaklık değişiklikleri orkidelerin çiçeklenme ve büyüme dönemlerini takip ettikleri üç değerden biridir (diğerleri gün uzunluğu ve nem değeridir). Pek çok orkide türü büyüme gerçekleştirebilmesi ya da çiçek tomurcuklarını oluşturabilmesi için birkaç hafta ya da ay boyunca düşük sıcaklıklara (55F) maruz kalmalıdır. Eğer, sıcaklık bu değerlere düşmezse çiçeklenme gecikir ya da gerçekleşmez. Düşen sıcaklıklar aynı zamanda bitkinin metabolizmasını da yavaşlatır. Soğukta büyüyen orkideler, gece sıcaklıkları 18°C’ nin altına düşerse gündüz artan sıcaklıklarla daha kolay başa çıkabilirler. Bu şekilde çiçekleri de daha uzun süre canlı kalır.

 

Orkide türlerindeki çeşitlilikten dolayı yetiştiriciler için hangi bitkinin hangi sıcaklık değerinde geliştiğini bilmek çok önemlidir. Tür içinde bile farklı iklimlerde yetişen bitkiler olduğu için, satın alınırken bitkiyle ilgili sağlıklı bilgi alınması çok önemlidir. Bitkinin ismiyle referans kitaplarına bakılırsa, sıcaklık tercihlerinin 3 kategoriye ayrılmış olduğu görülür. Bunlar:

 

Soğuk seven türler: Bu bitkiler genellikle yüksek rakımlı ormanlarda bulunurlar ve 10°C ile 24°C arasında yetişler. Kış mevsiminde en az 10°C – 15°C’ lik soğuklar;  yaz aylarında en fazla 28°C’ lik sıcaklar idealdir.

 

Ilıman türler: Bu bitkiler, soğuk seven türlerden yaklaşık olarak 3°C – 5°C daha sıcak sıcaklıkları sever. Yani, 15°C – 29°C’ lik kış soğukları ve arada sırada 30°C’ lik yaz sıcakları uygundur.

 

Sıcak seven türler: Kış aylarında sıcaklıkların en düşük 18°C civarında ve yaz aylarında sıcakların ortalama olarak 30°C; en fazla ise 35°C olmasını tercih eden türlerdir.

 

Nem

“Nem” terimi, bağıl nem ifadesinin kısaltılmışıdır. Hava, belirli miktarda su buharını tutabilir ve bu miktar hava sıcaklığına bağlıdır yani bağıl nemdir. Orkide bakımında nem çok önemli bir kavramdır, o yüzden üzerinde durmakta fayda var.

 

Lisede öğrendiklerimizi hatırlayacak olursak, atmosferdeki hava bir boşluk değil; çoğunlukla azot, oksijen, karbondioksit ve su buharı moleküllerinden oluşan bir gaz karışımıdır. Hava ısındıkça moleküller daha hızlı hareket ederler ve daha fazla su buharının havaya karışmasını sağlar. Yağmurlu bir günde hava, su moleküllerine doygun hale gelir, yani bağıl nem %100 olur. Eğer doygun hava biraz ısınırsa, bir miktar genişler yani, yeni su molekülleri için “yer” açılmış olur. Bu durumda bağıl nem, lafın gelişi %90 olur. Bu karşılık eğer doygun hava soğuyacak olursa, su buharı sıvı formuna geçmeye zorlanır (sis, yağmur, çiğ).

 

Pek çok orkidenin büyüdüğü nemli tropiklerde, özellikle havanın serinlediği akşam saatlerinde hava nemlidir. Orkideler, solunum hızlarını azaltabilmek için yüksek neme ihtiyaç duyarlar. Çünkü, solunum sırasında karbondioksit alıp oksijen alabilmek için yapraklar üzerindeki stomata denen delikler açılır ve bu sırada su da kaybedilir, tıpkı soluk akıp verirken bizim de kaybettiğimiz gibi. Ayrıca nem yüksekken, köklerin tutunduğu ağaç kabuğu ya da diğer ortamdaki nemin buharlaşması da gecikir. Eğer bağıl nem uzun süreliğine çok düşerse bitki stomatalarını kapatır, yani diğer bir deyişle nefes almayı durdurur. Durum kritikse yapraklarının bir kısmını veya tamamını dökerek uyku haline geçer ve yağmurların başlamasını bekler. Epifitler, karasallara göre yaprak dökmeye karşı daha savunmasızdırlar, bu yüzden yüksek neme çok ihtiyaçları vardır.

 

Eğer nemli bir iklimde yaşıyorsanız (İstanbul gibi), ilkbahar ve sonbaharın çoğu ve yazın tamamında dış ortamın bağıl nemi %40 ile %100 arasında değişiyordur. Bu aralığın alt ucu her orkide için yeterli olmasa da yine de çok kötü bir değer sayılmaz. Fakat ısıtma sistemin çalıştığı kış aylarında iç ortamın sıcaklığı yükseldiğinden, bağıl nemi dışarıdan daha düşük olur. Bu durumda, nemli iklimlerde yaşıyor bile olsanız, evinizde ölçtüğünüz bağıl nem %20 gibi değerlere düşebilir. Bunun yanında, yaz aylarında evinizde klima çalıştırıyorsanız, evinizdeki nem yine düşer ama kış aylarındaki kadar tehlikeli değerlere değil.

 

Havalandırma

Orkidelerin hava akımına ihtiyacı vardır, sonuçta çoğunun yaşadığı ağaç gövdesindeki yerden yüksekte noktalarda, rüzgar yerdekine göre daha şiddetlidir. Gerekli nem ve aydınlatma değerlerini temin ettiğinizi varsayarak, ortamdaki hava akımının sağlanması, yaprak gözeneklerindeki ve daha önemlisi, orkidenin rizom ve kökleriyle büyüdüğü ortam arasındaki gaz transferini arttırır. Böylece bitkinin solunumu kolaylaşmış olur. Ayrıca, sağlıklı hava dolaşımı mantar ve bakteriyel hastalıklardan korunmanın en iyi yöntemidir.

 

Hava akımının önemi bağıl nem arttıkça artar. Örneğin, kış aylarında ortalama olarak %50 ile %60 arasında değişen bağıl nem değerlerinde bir vantilatör kullanırken, yaz aylarında %80 – %90 gibi değerlere çıkan bağıl nem değerlerine karşılık vantilatör sayısını arttırma yoluna gidiyorum. Yüksek nem değerlerine karşılık hava akımı da yüksekse, kökler sağlıklı gelişiyor ve sulama sonrasında yaprak ile çiçek üzerinde biriken sular hızlı kuruduğu için çürüme görülmüyor. Bunun yanında, eğer nem oranı çok düşükse, yüksek hava akımı bitkileri çok hızlı kurutabilir. Botanikçinin gözlemler yaparak uygun havalandırmaya karar vermesi gerekir.

 

3 Comments

Join the conversation and post a comment.

  1. cdka

    Fıratçım, tam da bu aralar kafayı açmayan orkidelere takmış ve bir tanesini de öldürmüşken işleri iyice çıkmaz soktun 🙂 bizim orkideyi bi süre sana bıraksak???

  2. firo

    Seve seve alırım ama Ankara’nın iklimi orkidelere pek uygun değil. Mümkün olduğunca yüksek ışık şiddeti olan bbir yere koyun (doğrudan güneş ışığı öldürür) ve nemli tutmaya çalışın. Ve fazla yer değiştirmeyin. 🙂

  3. Erkan Tezcan

    Aslında ne kadar kıymetlidir Orkide!
    Hatırlarım, sevdiceğime giderken, benim için ne kadar değerli ve narin olduğunu göstermek için, yüzükler cebimde, o zamanlar en kıymetli en nadide çiçek olan orkide almıştım. Ne çok aramıştım içime sinen bir tane bulmak için. Kalın camdan yapılmış, belki 10-15cm derinliğinde, içi beyaz taş ve suyla doldurulmuş bir kaide, üstünde kocaman bembeyaz ihtişamlı ama bir o kadar da narin bir orkideyle gitmiştim.

    Çiçekler olağanüstü canlılardır. Rengarenk, binbir çeşit, mucizevi canlılardır. Ama orkidenin yeri bambaşkadır bende. Özenle bütün bir yıl bakarsınız, aman çok ıslak olmasın, aman kurumasın, sıcak olmasın, güneş yakmasın. El üstündedir bütün bir sene. Sonra bir gün gelir baş verir. Birkaç gün sonra bir baş daha verir, 1 hafta 10 güne 5-6 baş verdiyse mutlu demektir orkide. O mutluluğunu size bahşeder açtığı çiçeklerle. Pıtır pıtır bir anda açar ve büyür çiçekleri. Koca bir sene bunu beklemişsinizdir. Bir dal üzerinde kocaman kocaman 5-6 tane çiçek. Nasıl taşır nasıl dayanır haftalarca? Bilinmez, ama dimdik size sevgisi gösterir.
    Her canlının bir ömrü olduğu gibi, gün gelir boynu direnmeye çalışır ama artık ağır gelir çiçekler. Yavaş yavaş selam verir size, öne eğilerek. Üzülürsünüz çok, “ne çabuk” dersiniz, ama bir yandan da telkin edersiniz kendinizi, bakacağım sana bütün bir yıl, seneye yine görüşeceğiz diye.
    İşte benim için orkidenin hikayesi budur. Her daim özenli olmalısınız ona karşı, her daim güzel duygularınızı hissettirmelisiniz ona, çiçeği açmamış olsa bile.
    Ve çok değerli sevdiceğime de aynı duygularla ve aynı sözü vermek için, yüzükler cebimde, elimde bir orkide, çaldım kapıyı.

    Sevgiler
    erkan

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir