Yaşamım ve hobilerim

Doğa Fotoğrafçılığı

Bu yazı tarafından 31 Oca 2012 tarihinde Fotoğraf, Portfolyo bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 508 defa okundu.

Gittiğim yerlerde yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi bulundurmak bazen yanımdakileri sinirlendiriyor. “Orada fotoğraf çekecek ne var ki?” Aslında bir fotoğrafçı açısından tehlikeli bir durumdur bu. Günü, gidilen yeni ya da yaşanan anı, fotoğraf çekilebilir veya çekilemez olarak ayırmak fotoğrafçılığın ruhuna ters. Ancak yaşadığı her anı ve bulunduğu her yeri bir fotoğraf karesinden görmeye çalışanlar duygu bileşeni tam olan kareler üretebilir. Tutkuyla çekilmeyen karelerin herhangi bir kayıttan farkı kalmaz. Fotoğrafçının her zaman kendine sorması gereken soru “Orada keşfedecek ne var?” olmalıdır.

[nrelate-related]

Fotoğrafçılık çoğunlukla, doğanın karmaşasından, bizim keşfedip başkalarına göstermek istediğimiz bir detayı çekip çıkarmaktır. O detayın bizi duygusal olarak nasıl etkilediğini herkesin görmesini isteriz. Bu yüzden etrafınızdaki her şeyi görebilmek ve fark edebilmek iyi doğa fotoğrafı çekmenin ilk adımıdır. Doğanın her parçası güzeldir ve mucizevidir, fotoğrafçının yapması gereken bunu keşfetmektir.

 

Diyafram – Alan Derinliği

 

Diyafram, pozlama sürecinde en önemli değişkenlerden biridir. Hemen her konuda bahsettiğim gibi doğa fotoğrafçılığında da diyafram üzerinde duracağım. Diyafram, alan derinliğini kontrol etmemize yarar. Bir cismi, bulunduğu yerden ayırıp, arkasını flulaştırarak ön plana çıkarmak istiyorsak diyaframı açarız; eğer birbirinden uzak cisimleri aynı anda net görmek istiyorsak da diyaframı kısarız. Doğa, kimi zaman kısık diyafram kimi zaman da açık diyafram gerektirecek şekilde çıkabilir karşınıza. Dolayısıyla tek bir doğruyu öğrenmeye çalışmaktansa nasıl farklı sonuçlar alabileceğimizi bilmek daha önemlidir. Doğadayken, ne görürseniz ilk başta ayarladığınız bir diyaframla çekmek yerine konuyu değişik açılarından değişik diyaframlarla izlemek gereklidir.

 

Doğa Fotoğrafı Donanımı

 

Doğa fotoğrafçılığında belirli bir lensten söz etmek çok zordur. Ben genelde ya geniş açı ya da tele lensler kullanıyorum ama bazen bütün bir günü 50 mm lensle geçirdiğim de oluyor. O yüzden donanıma fazla odaklanmadan elinizdeki imkanlarla yapabileceklerinizi zorlamak daha doğru olur.

 

Alan derinliğinin önemini anlatmaya çalışmıştım. Fotoğrafı çekmeden önce seçtiğiniz diyaframa göre, gördüğünüz görüntünün ne kadarının net olacağını ancak bu özelliğe sahip bir gövde kullanıyorsanız öğrenebilirsiniz[FC1] . Fotoğraf çekmeden önce yaptığınız kompozisyonu, o an takılı olan lensin sahip olduğu en büyük diyafram değerine göre yaparsınız. Çünkü lensi gövdeye taktığınızda otomatik olarak diyafram tamamen açılır. Siz bir diyafram değeri ayarlasanız da, o an hala en açık diyaframla görürsünüz. Ancak deklanşöre basıldıktan sonra diyafram sizin belirlediğiniz değere küçülür, ama siz bunu göremezsiniz tabi ki. Dolayısıyla da çektiğiniz fotoğrafta hangi alanların net; hangilerinin net olmadığını ancak sonuçlar elinize geldiğinde görebilirsiniz. Sayısal gövdelerde bu süreç daha hızlı ama siz durumu kontrol edene kadar çekmeye çalıştığınız kelebek uçup gitmiş olabilir…

 

Elde tuttuğunuz sürece en kaliteli gövde ve lensler iyi fotoğrafın garantisi değildir. Bu iş bu kadar basittir. Hem tekniğinizi hem de fotoğraf keskinliğini arttırmak için mutlaka üçayak kullanmalısınız. Yazılı olmayıp da genel kabul gören bir fotoğraf kuralına göre kabul edilebilir keskinlik elde edebilmek için kullandığınız lensin odak uzunluğunun sayısal değerinden büyük bir enstantane değeri seçmelisiniz. Örneğin, 50 mm lens için 1/60 sn, 105 mm lens için 1/125 sn, 200 mm lens için 1/250 sn gibi. Bir üçayak kullanarak hem titreşim sorununu bertaraf edersiniz hem de kompozisyona daha fazla odaklanabilirsiniz. Gövdenin üçayak üzerinde olması sizi yavaşlatır ve konuyla daha çok vakit geçirirsiniz.

 


 [FC1]Alan derinliği gösteren foto.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir