Yaşamım ve hobilerim

Deutsches Technikmuseum

Bu yazı tarafından 12 Haz 2012 tarihinde Mekanlar, Yaşam bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 1.030 defa okundu.

Berlin’ e, Ocak 2011’ de, ikinci ve daha uzun süreli bir gezi yapma şansım doğduğunda bu geziyi müzelere ayırmaya karar vermiştim. Gezeceğim müzeleri seçmek için listeye bakarken, Deutsche Technikmuseum’ un adı hemen ilgimi çektiği için (İstanbuuul Teeeknik lay la la laaay laay laaaaay) ilk gün programına aldım ve gerçekten de beğenme öngörümde yanılmadığımı gördüm.

Tarihsel süreçte Almanların etkin bir güç olmalarının ana sebeplerinden biri her dönemde teknik düzeylerinin yüksek olmasıdır. Ortaçağ’ dan itibaren tarihe yön veren pek makine ya bu topraklarda yapılmıştır ya da geliştirilmiştir. Bu müze işte bu teknik gücü sergiliyor, ama her alanda!

Müze 6 ana bölümden oluşuyor ve her bir konuya ayrı bir bina ya da bölüm ayrılmış. Ana binanın ilk katlarında daha çok 2. Dünya savaşı’ ndan sonra görülmüş olan elektronik gelişmeler sergileniyor. 1940’ larda yapılan ve orta boy bir odayı dolduran bilgisayarlar, televizyon ve radyo alanındaki makinalar hemen göze çarpanlar. Radyo yayıncılığında kullanılan büyük vericileri görmek ilgi çekici oldu.

[nrelate-related]

 

Bu bölümler bittikten sanra, ana binanın dışına yönlendiriliyorsunuz. Burada ilk karşınıza çıkan devasa lokomotiflerin bulunduğu bölüm. 19. yüzyıldan başlayarak 20. ve 21. yüzyılda ne gibi değişimlerin yaşındığına şahit olabilirsiniz. Buharlı lokomotiflerin tekerlekleri yanında kendinizi cüce gibi hissedeceksiniz. Buharın bu inanılmaz kütleyi nasıl harekete geçindiğini düşüne düşüne yoluma devam ettim ve sabahtan beri aklımda olan başka bir konuya cevap aramaya baktım. Acaba bira üretiminin anlatıldığı bölümde bira ikram ediyorlar mıydı?

 

Cevap kısaca hayırmış. Bu cevabı aldıktan sonra hiç değilse zihnimi meşgul eden bir sorudan kurtuldum ve etrafı daha çok dikkat edebildim. Bu bina zaten müzeye ayrılan arazide üretim yapan bir yermiş. Alman kültürünün önemli bir parçası olduğundan, arazi müzeye çevrildikten sonra da içindeki makinalar korunmuş. Binanın içinde gezerek biranın nasıl üretildiğini görün ve her içtiğinizde bu müze aklınıza gelsin.

 

Müzenin devamındaki bina kimyaya ayrılmış. Kimya sanayi ve buna bağlı olarak gelişen fotoğraf ve film endüstrisi burada anlatılmış. Zamanımızın iPhone gençliği fotoğrafın nasıl olurda kimyayla ilişkili olduğunu anlayamazlar, bu normal. O yüzden ilgilerini çekebilir.

Dışarıdaki tur bittikten sonra tekrar anabinaya dönülüyor ve kalan kısımlar görülüyor. Muhteşem güzellikte ki gemi maketleri en çok vakit harcadığım bölüm oldu. Bu maketlerin kiminin ölçeği öyle büyüktü ki, maketin kendisi bile 2 m kadardı. Bu gemiler ortacağ kanolarından 20. yüzyıl savaş gemilerine değişen çeşitlilikteydi. 19. yüzyıl yelkenlileri görülmeye değerdir.

 

Almanların müzelere yaklaşımından bahsetmiştim. Örneğin Teknik Müzenin bu kısmının aydınlatması doğal ışığın çeşitli aynalarla birbirlerine yansıtılması ile yapılmış. Şeffaf çatıdan gelen güneş ışığı, orta galerideki aynalar vasıtasıyla en alt katın derinliklerini bile aydınlatmış. Belki küçük bir detay ama etkileyici sonuçlar bırakıyor.

Yukarı tırmanmaya devam ederseniz, binanın dışından görlen gerçek uçağın bulunduğu çatı kısmına çıkarsınız. Hem bu uçağı görmek hem de manzara seyretmek için çıkmanızı tavsiye ederim.

 

Bu müzeye yarım gün ayırın ve önemli sayıda teknik gelişmenin tarihsel ilerleyişini öğrenin.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir