Yaşamım ve hobilerim

Santorini

Bu yazı tarafından 4 Eki 2012 tarihinde Geziler, Yaşam bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 1.591 defa okundu.

Ben en son 2008’ de denize girmiştim, o da bir kaç günlüğüne yapılan küçük bir tatildi. Bozcaada’ da nişanlanan bir arkadaşımın nişanına gidip biraz da dinlenmiştim. Böyle yazdım diye de hemen acımayın çünkü o zamandan beri yaz tatili yerine kışın Avrupa’ nın güzel şehirlerinden birine gidip hem geziyorum hem de güzel klasik müzik konserlerini dinliyorum. Tercih meselesi yani. Güneşin altında kavrulmaktansa yeni yerler görmeyi seviyorum; havuza uzatılmış ayak fotoğrafları çekmektense güzel binaların fotoğrafını çekiyorum; herşey dahillerin monoton yemeklerindense küçük bir kafe keşfetmenin mutlululuğunu tercih ediyorum. Yaz tatilini sevmiyor muyum? Hayır tabiki seviyorum ama kendi kıstaslarıma uyan yerlerde olursa.

 

[nrelate-related]

 

Eylül başında evlendiğimden kelli alışık olduğum tatil düzenini bozmam gerekti, çünkü balayının sıcağı sıcağına yapılanı ve deniz kenarına gidileni makbülmüş. Eşim kumsallara benden daha düşkün olduğu için “artık ne yapalım, böyle tatili de bir görelim” diye düşünürken, bir gün Santorini önerisiyle getirdi. Benim düşünceli eşim plajda kavrulmayı sevmediğimi bildiğinden beni de düşünerek güzel bir ada tatili planlamış. Üstelik “gitmişken Atina’ya da vakit ayırsak mı?” önerimi bile reddetmedi ve tatil (yani balayı) benim için daha da hoş hale geldi. Atina’ yı ise başka bir yazıda anlatacağım.

 

Öncelikle belirteyim ki bu volkanik ada biraz da ironik olarak denize girmeye pek elverişli bir yer değil. Adanın tümü kayalık ve denizden bir hayli yüksek. Bir kaç kumsal var onların da bir tanesine karadan ulaşmak mümkün değil. Burası denize girmekten çok dinlenmeye yönelik, bir yandan da değişik keşif imkanları sunan bir ada. Tatil noktanıza karar verirken bunları gözönünde bulundurun.

Santorini ve genel anlamda diğer Yunan adaları, dev seyahat gemilerinin duraklarını oluşturuyor. Bu gemiler belli bir limandan kalkıyor ve bir hafta boyunca adadan adaya, limandan limana gidip yolcularını kısa sürelerle karaya çıkararak dolaşmalarını sağlıyor. Santorini veya başka bir Yunan Adası’ nda tatil planlamaya başlarken öncelikle gemi seyahati seçeneğini değerlendirmek durumundasınız. Mutlaka o tatilin de ayrı tadları vardır ama “herşey dahilleri”  sevmeme gerekçem bu tatiller için de geçerli: Sürü tatili.

 

Biz bu seçeneği cazip bulmadığımız için Santorini’ ye uçakla gelmeye karar verdik. Buraya uçuşlar Atina üzerinden gerçekleşiyor ve yaklaşık 45 dakikalık bir uçuşla varıyorsunuz. Küçük havaalanından çıkmanız bir kaç dakika sürüyor ama çıktıktan sonra bir araç bulmak sıkıntı olabilir. Bizdeki dolmuşlar gibi çalışan servisler var, bir tanesine denk geldiğimiz için sıkıntı yaşamadan otelimize gidebildik ama garantiye almak isterseniz, gelmeden önce otelden bir araç ayarlatabilirsiniz. Bu, daha pahalı ama daha garantili bir yöntem.

Otel tercihimizi Andromeda Villas adlı tesisden yana kullanmıştık. Otel, Fira’ dan arabayla 5 dk mesafedeki İmerovigli bölgesinde bulunuyor. Bu bölge aslında denizden 100 – 200 m kadar yüksekte ve dik bir uçurumla denize bakan bir yer. Bizim otel de bu uçurumdan inebildiği kadar aşağıya uzanmış konumda duruyor. Denize olan yatay mesafesi ancak bir kaç metre iken; düşeyde 150 – 200 m gibi hafif bir yükseklik var! Aşağıdaki fotoğrafı adanın diğer ucu olan Oia’ dan çekmiştim. Otelin konumunu anlamanız açısından faydalı olabilir.

 

Tatilden aldığınız keyfi en çok etkileyebilen konulardan belki de birincisi kaldığınız tesisin kalitesi oluyor. Bu anlamda Andromeda Villas bizim tatilimize keyif kattı. Odaları temiz ve bakımlı, personel güleryüzlü ve çalışkandı. Konumu ise eşsizdi. Bir yamaca kurulduğundan bolca merdiven içerdiğini aklınızdan çıkarmayın. İki kritik noktada asansör var ama merdiven inip çıkmak sizi için sıkıntıysa başka bir alternatife yönelebilirsiniz. Ama yamaçta yer almsının avantajları da var. Öncelikle bu otel klasik anlamda bütün odaların aynı binada olduğu bir bina değil. 4lü 5li sıra evler bulunabilen her yere oturtulmuş. Odalar kademeli olarak konumlandırılmış ve hiç biri diğerinin manzarısını kapatmıyor. Her odanın önünde küçük ve sevimli bir  masa – sandalye bulunuyor. Gün batımını buradan seyretmek çok keyifli. Giderseniz tavsiye ederim.

Gelelim Santorini’ ye. Adanın başkenti konumunda ki Fira her turistin yolunun düştüğü bir yer. Başkent dediysem gözünüzde büyümesin, köyden hallice, kasaba yavrusu gibi bir yer burası. Deniz manzarası olan her yerde lokantalar, ara sokaklarda turistik malzeme satan dükkanlar var. Gerçi, bir Türk olarak Yunanistan’ dayken kendinizi turist gibi hissetmenize imkan yok çünkü satılan hediyelikler bizdekilerin aynıları. Ortak geçmişin izlerini heryerde görmeniz mümkün.

 

Genellikle gezilerimde elde haritayla belirli bir rotayı izleyerek dolaşırım ama bu durum Fira’ da pek mümkün değil. Hem böyle bir harita yok hem de nasıl desem.. harita yapmaya gerek yok. Burada yapmanız gereken ara sokaklara girerek kaybolmak ve karşınıza çıkan fırsatları değerlendirmek. Akşam yemeğinizi günbatımı izlenebilecek bir yer de olursa iyi olur. Sphinx tavsiye edebileceğim bir yer. Adını tam hatırlayamıyorum ama sanırım “rice crocket” diye isteyebileceğiniz başlangıcı özellikle tavsiye ederim. Tam bir lezzet patlaması, kaçırmayın.

Santorini’ nin diğer bir önemli durağı ise Oia’ dır. Adanın diğer ucunda bulunan bu köy günbatımı manzarasıyla ünlü. Büyük seyahat gemileri Öğleden sonra adanın diğer ucundaki limana yaklaşıyor, yolcularını indiriyor ve bu insanlar otobüslerle Oia’ ya taşınıyor. Sanırsınız ki kendi ülkelerinde güneş batmıyor ya da Santorini’ de sadece Oia’ dan görülüyor. Seyahat gemilerinin yolcuları gelince, Oia’ da  adeta adık atacak yer kalmıyor. O yüzden ne yapın edin Oia’ ya günün erken saatlerinde gelin ve rahat rahat dolaşın.

Oia’ nın en göze batan özelliği barındırdığı onlarca sanat galerisi. Kiminde ancak hediyelik diye tasvir edebileceğiniz basit ürünler kiminde de heybetli sanat eserleri görebilirsiniz. Bu anlamda Yunanistan’ da güzel bir kültür var.Geln turistler sıradan buzdolabı mıknatısları yerine sanatçıların eserlerini almaya teşvik ediliyor. Siz de elinizi korkak alıştırmayın, bu güzel galeilerden boş çıkmayın. Biz, bir galeriyi çok beğenmemize rağmen buradan boş döndük ama sonrasında Atina’da istediğimiz esere kavuştuk. Hikayesi burada.

 

Oia’ da yemek için Pelekanos Restaurant’ı hareretle tavsiye ederim. Manzara açısından çok iyi bir seçenek ve daha önemlisi yemekleri gayet güzel. Biz sakin bir saatte gitmiştik gerçi, bunun da etkisi olabilir. Gidince Santorini’nin yerel birası olan Yellow Donkey içmenizi de öneririm. Filtrelenmemiş güzel bir bira, ve başka bir şehirde bulmanız çok zor.

 

Adada pek plaj olmadığını daha öne söylemiştim. Bu yüzden denize girmek isteyenler için tekne turları düzenleniyor. Bu turlarda yolcular belli bir ücret karşılığında limandan alınarak 5 – 6 saat civarında denizde dolaştırılıyor, karınları doyuruluyor, yüzmeleri sağlanıyor ve tekrar limana getiriliyor. Bizim bindiğimiz katamaran türü tekne benim için fazla sallantılıydı o yüzden deniz tuttu. Yemeğin ve gezinin keyfini pek çıkaramadım ama yine de güzeldi.

 

Santorini tatilimizin ana hatları bunlardı. Ada daha pek çok aktiviteye imkan sağlıyor ve gezmeye değer bir yer. Şimdiden özledim bile.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir