Aachen

Aachen’ in tüm Avrupa tarihi için önemli bir yeri vardır. 8. yüzyılda Charlemagne buraya yerleşti ve Aachen kurduğu İmparatorluğun başkenti oldu. Gerçi o öldüten sonra şehir de önemini hızla kaybetti ama bir milenyum sonra da Avrupa Birliği’ nin ilk temellerinin atıldığı şehir olarak tarihteki yerini bir kere daha aldı.

İkinci Dünya Savaşı’ nda müttefik kuvvetlerin hakimiyeti ele geçirdiği ilk Alman kentlerinden biriydi ve savaşın izlerini de hızla silmeyi başardı. Belçika – Hollanda – Almanya sınırlarının kesiştiği bölgede olması, üniversite öğrencilerinin varlığı ve özellikle göçmen Türk nüfusunun varlığı şehri renkli ve hareketli yapısını oluşturuyor. Şehir yakınlarında bulunan doğal sıcak su kaynağı yerli turisti de kendine çekiyor ve şehir ekonomisine katkıda bulunuyor.

[nrelate-related]

Tren istasyonundan çıktıktan sonra yapmanız gereken kuzey-batı istikametinde bulunan şehir merkezine doğru yaklaşık 1 kilometre yürümek. Aachen Katedrali (Aachen Dom), Köln Katedrali’nden yaklaşık 4 asır daha eskidir ve boyutta ondan küçük olsa da önemde ondan geri kalmaz. 1200 yıllık bronz kapılardan içeriye girdiğinizde yapının ihtişamını daha yakından anlayabiliyorsunuz. UNESCO’ nun Dünya Mirası olarak ilan ettiği katedral bu ünvanı sonuna kadar hak ediyor.

Katedralin hemen yanı başında şehir meydanı ve belediye binası bulunuyor. Bu bölgedeki sokaklar gezilmeye değer. Ben de biraz o bölgede dolaştıktan sonra trenime yetişmek için istasyona doğru yollandım. Gezdiğim diğer şehirlere göre daha az ilgi çekici bir yer olsa da yine de geldiğime memnun olarak ayrıldım şehirden.