Yaşamım ve hobilerim

Mekanik Filtrasyon

Bu yazı tarafından 26 Oca 2012 tarihinde Akvaryum, Tatlı Su bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 1.128 defa okundu.

Mekanik filtrasyonu, sudaki maddeleri, çözünmeden veya bozulmadan önce yakalayarak serbest halde yüzmelerini engellemek olarak tanımlayabiliriz. Maddelerin yakalanabilmesi için suda çözünmemiş, yani serbestçe yüzüyor olması gerekmektedir. Parçacıkların boyu çok değişken olabilir: gözle görülemeyen taneciklerden yem artıklarına; bitki yapraklarından balık pisliklerine kadar suyun içinde bulunabilen her şeyden söz ediyoruz. Bu maddeler genellikle gözenekli bir malzeme yardımıyla yakalanırlar.
Mekanik filtrasyonun temeli gözenekli bir malzeme olduğuna göre, o halde gözenek büyüklüğünün anlamını biraz daha ayrıntılı inceleyelim. Şöyle tanımlayabiliriz: Bir malzemenin gözenek büyüklüğü yakalayabildiği parçacıkların ortalama büyüklüğüdür. Filtre malzemeleri, gözenek büyüklükleri açısından çok değişiklik gösterebilirler. Mikron mertebesinden (metrenin milyonda biri) santimetre mertebesine (metrenin yüzde biri) kadar değişik malzemeler vardır.

[nrelate-related]

Küçük gözeneklilerden başlayacak olursak, diatom filtrasyonu, mikron mertebesinde gözenek büyüklüğü yaratabildiği için diğer malzemelere göre oldukça etkilidir. Diatom filtrasyonuyla sadece suda yüzen parçacıkları yakalamakla kalmayız; aynı zamanda protozoa, rotifer gibi canlıları, bakteri ve tek hücreli yosunları da yakalayabiliriz. Madem bu kadar etkililer neden daha büyük gözenekli filtrasyona ihtiyaç duyuyoruz ki? Bütün filtrasyonu tek bir malzemeyle bitirebiliriz aslında? Diatom filtreleri en etkili, en kolay çözüm gibi duruyor. Su içerisinde gözle görünemeyecek kadar küçük maddeler suyun berraklığını azaltır. Teoride bir diatom filtresiyle çok berrak bir su elde etmemiz mümkün.

 

Ne yazık ki hayat bu kadar da güzel değil. Küçük gözenekli malzemeler, çok az parçacığı geçireceği için kısa sürede üzerinde pek çok madde birikir. Bunun sonucunda da çok kısa sürede gözenekleri tamamen kapanır ve hiçbir şey geçiremez hale gelir. Örneğin, Diatom filtresinin mikron mertebesindeki gözenekleri, kullanılmaya başlamasından birkaç dakika sonra tamamen dolacağından ömrü çok kısa olur. Suyun bile geçemediği bir filtrasyon malzemesi doğal olarak bir işimize yaramaz. Dolayısıyla filtrasyon malzemesini saatte 5 – 10 kere değiştirmemiz gerekir. Aslında akvaryum açısından iyi olur ama bunu yapabilecek misiniz? Unutulmaması gereken bir şey vardır. Hiçbir mekanik filtrasyon malzemesi atıkları kendi kendilerine yok etmezler. (belki tuzlusu da kullanılan protein ayrıştırıcılar buna tek istisnadır ama bu yazıda kapsam dışılar) Yaptıkları, parçacıkları yakalamaktır. Yakalanan parçacıkları yok etmesi gereken, filtrasyon malzemesini yıkayarak ya da değiştirerek, akvaristin kendisidir. Dolayısıyla, akvarist filtrasyon malzemesinin bakımını yapmadıktan sonra, ne kadar çok parçacığın yakalanmış olmasının bir anlamı yoktur.

 

O halde, mekanik filtrasyon malzemesi seçerken öncelikle kendinize sormanız gereken bir soru vardır: Ne sıklıkla bakım yapabileceksiniz? Eğer düzenli olarak her gün bakım yapacaksanız nispeten küçük gözenekli bir malzeme kullanabilirsiniz. Ama şunun bilincinde olmalısınız: Bu bakımları aksatmanız filtrasyon şeklinize göre, ya akvaryumdan su taşmasına ya filtrenize zarar vermenize ya da bu boyutta bir soruna yol açacaktır. Akvaristin yapması gereken (pek çok konuda olduğu gibi) bu konuda uygun bir değer bulmaktır. Bir filtrasyon malzemesi seçin ve filtreniz buna izin veriyorsa, akvaryuma dönen suyu görsel olarak inceleyin ve akım azalmaya başladığı zaman temizlik yapın. Temizlik yapma düzeniniz sizin için fazla sıksa, bu durumda daha büyük gözenekli bir filtrasyon malzemesi kullanın. Ya da akvaryumdaki parçacık miktarı sizi rahatsız ediyorsa o zaman daha küçük gözenekli bir malzeme kullanın ve bakım aralığını sıklaştırın.

 

Uygun bir değer bulmaktan bahsettik ya, aslında bakım yapma sıklığı tek başına akvaristin keyfini ilgilendiren bir konu değildir. Mekanik filtrasyonun temel amacını, sudaki maddeleri çözünmeden ya da bozulmadan önce yakalamak olarak açıklamıştık. Yani bakım sıklıklarını çok azaltırsak, balık artıkları, bitki yaprakları gibi organik maddeler bozulmaya başlar ve bu noktadan sonra uzaklaştırılmaların tek yolu biyolojik (veya belki kimyasal) filtrasyonla yapılabilir. Yani iş artık zorlaşmıştır ve bu artık maddeler su kalitesini bozmaya başlar. O yüzden bakım sıklığını çok da azaltamayız.

 

Kullanacağımız filtrasyon malzemesine karar verdikten sonra yapmamız gereken ne tip bir donanım kullanacağımıza karar vermektir. Filtrasyon tipine karar verirken akvaryumun büyüklüğü ve biyolojik yükü belirleyici etkenlerdir. Fakat bu yazıda bu konulara girmeden sadece mekanik filtrasyon seçeneklerini inceleyeceğim.

 

En yaygın seçenek sanırım iç filtrelerdir. Bunlar, akvaryum camının bir kenarına vantuzlar aracılığıyla asılan, üst kısmında bir motor, alt kısmında da filtrasyon malzemesinin konulacağı bir hazne içeren cihazlardır. Motor dışarıya su verecek şekilde çalışınca, alt haznede bir basınç yaratır ve akvaryumdan hazneye su dolar. Dolan su, filtrasyon malzemesinden geçtikten sonra motordan dışarı atılır. İç filtreler küçük haznelere sahip olsalarda kolay kullanım ve kolay temizlenme özellikleri tercih sebebidir. Özellikle de mekanik filtrasyonda sık bakım gerektiğinden tank büyüklüğü ne olursa olsun sadece mekanik filtrasyon amacıyla kullanılabilirler. Ayrıca, suyu havalandırmak için de kullanılabilirler. Yani, küçük kapasitelerine rağmen kullanım amaçları iyi belirlenirse faydalı cihazlardır.

 

Pek bilinmeyen ama çok etkili olan bir seçenek de şelale filtrelerdir. Filtre akvaryumun camına asılarak kullanılır ve su alma borusu dışında, filtrenin tümü su dışında bulunur. Alt kısımda motor bulunur ve su alma borusu bu motora bağlıdır. Motor, çekme etkisi yaratarak filtrenin içine su dolmasını sağlar. Su seviyesi belli bir seviye ulaştığında ise filtrenin ağız kısmından akvaryuma akar. Bu filtre su dışında açık şekilde çalıştığından su oksijence zenginleşir. Bu anlamda biyolojik filtrasyon için çok uygun olsa da hacimleri iç filtrelerden daha büyük olduğu için mekanik filtrasyon için de gayet kullanışlıdırlar.

 

Akvaryum büyüklüğü ya da biyolojik yükün fazla olduğu durumlarda iç filtrelerle filtrasyon yapmak pek makul olmaz. Bu durumlarda çeşitli ebatlarda dış filtreler kullanmak daha doğru olur. Dış filtrenin iç filtrelerden asıl farkı su dışında çalışıyor olmasıdır. Suyun taşmaması için kapalı bir ortam oluşturulur. İç filtreler suyu doğrudan yapılarına alırken; dış filtreler suyun dışında çalıştıklarından suyun onlara ulaştırılması gerekir. Bu yüzden iki adet hortum suyu filtreye taşıyıp daha sonra da filtreden akvaryuma taşınmasını sağlar. Bu hortumlar sayesinde hem akvaryum içindeki görüntü kirliliğini bir miktar azaltırız hem de istediğimiz noktadan su alıp istediğimiz noktaya verebiliriz. Ayrıca, çıkış ucu su seviyesinin üzerinde konumlandırılırsa yüzey akıntısı ve suyun oksijence zenginleşmesi açısından şelale filtrelerdeki gibi bir sonuç elde edebiliriz. Tabi ki akvaristi asıl ilgilendiren filtrenin iç hacminin önemli oranda büyümüş olmasıdır. Mekanik filtrasyonda, filtreleme birkaç kademede yapılırsa etkili sonuç alınılır ve bu gerçek anlamda ancak dış filtrelerde uygulanabilir. Bu konuda iç filtreler ve şelale filtreler yetersizdir.

 

Dış filtreler bu kadar olumlu yönüne rağmen, yapılarından dolayı bir olumsuzluğa sahiptir: Temizleme zorluğu. Temizleyebilmek için filtrenin önce hortumlarından ayrılması gerekir ve mekanik filtrasyon tabakası en altta yer aldığı için bütün filtrenin boşaltılması gerekir. Bu işlemin fiziksel zorluğu bir yana, akvarist açısından çok kıymetli olan biyolojik filtrasyona zarar verme ihtimali de vardır. Temizlik gerçekleştikten sonra filtre kapatılır ve içindeki tüm havadan kurtulmak için çeşitli yöntemler uygulanır. İç filtreler için 5–10 dakika civarında olan temizleme süresi dış filtrelerde ortalama bir saat civarında olur. Mekanik filtrasyonun sadece parçacıkları yakaladığını, asıl temizliği akvaristin yaptığını düşünürsek dış filtreler daha az ama daha detaylı ilgi isterler.

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir