Yaşamım ve hobilerim

Ölüleri Diriltmek

Bu yazı tarafından 31 Oca 2012 tarihinde Ekoloji bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 1.164 defa okundu.

Belki de her şey balinalarla başladı. Ya da dünyanın sonuna doğru giden yolu bu dev ama sevimli hayvanlara dayandırmak haksızlık oluyordur. Fakat şu bir gerçek ki insanların en uzun süre saldırdığı canlı türü balinalar oldu. Balinalar etlerinden ziyade, kaynatılarak yağ haline getirilen balina yağı için avlanılıyordu. Her türlü balinanın yağı kullanılarak milyonlarca mum üretiliyor, hatta 1740′ larda Londra sokaklarında balina yağıyla yakılan 5000 sokak lambasıyla aydınlanıyordu. Benzer şekilde 19.yy’ a kadar temel yakıt kaynağı ise odundu. Odun, yenilenebilir bir enerji kaynağı haline getirebilirdi ama eldeki ağaçlar bitmezmiş gibi göründüğü için yeni ağaçlar dikmeye önem verilmedi. Odun, yakıt haricinde her türlü inşaatta gemi ve yük arabası yapımında demirin eritilmesi; içki yapımı gibi birçok sanayi kolunda kullanılıyordu. Fosil yakıtların yaygın biçimde kullanılmaya başlamasından önce bütün dünyadaki en büyük aydınlatma kaynağı balina yağı, en büyük yakıt kaynağı ise odundu. Dünya kaynaklarının ısınma ve yemek gibi zorunlu olmayan ihtiyaçlar için kullanılmaya başlaması dünyayı yeni ve daha büyük bir değişime yöneltti.

Dünyadaki geniş ama sınırlı fosil yakıtlarının kullanımı yüksek düzeyde enerji tüketimine bağlı toplumlar yarattı. Bu çok köklü bir değişimdi. On dokuzuncu yüzyıla dek dünyadaki her toplumun enerji kaynakları sınırlıydı ve üretilen toplam enerji miktarı düşüktü. Dolayısıyla bu değişim de en az tarımın gelişmesi ve yerleşik toplumların oluşması kadar önemliydi. Çevre üzerindeki etkileri çok daha büyük oldu ve çok daha kısa bir sürede gerçekleşti. Bu değişim sürecine kadar olan dönemde insanların kullandığı bütün enerji türleri yenilenebilirdi (balinaların ve ağaçların yenilenemez şekilde tüketilmesine karşın.)

 

Toplumlar pek çok temel işi yapabilmek için enerjiye ihtiyaç duyuyor. Aydınlanma, yemek pişirme, ısıtma, tarım, hareket kabiliyeti. Enerji elde etmenin her zaman bir maliyeti vardır. Bu bedel odun toplamak gibi çok düşük, ya da denizden petrol çıkarmaktaki gibi çok yüksek olabilir. Enerji elde etme bedeli ilk başlarda yakıt cinsinin elde edilmesi ve transferi olarak algılanıyordu; fakat yıllar geçtikçe çok daha ağır bedeller ödeneceği ortaya çıktı.

[nrelate-related]

Fosil yakıtların tümü petrol, kömür ve doğalgaz milyonlarca yıl önce atmosferden karbon çekmiş olan organizmaların kalıntılarıdır. Bir parça odun yaktığımız zaman bir kaç on yıl boyunca atmosferdeki dolaşımların dışında kalmış ve hala canlı olan karbon gazını yeniden açığa çıkarırız; ancak fosil yakıtları yaktığımız zaman, çok daha uzun bir süredir atmosfer dolaşımlarının dışında duran karbon gazının salınımına yol açarız. Bu yüzden ölüleri bu şekilde açığa çıkarmak canlıların yapmaması gereken kötü bir şeydir.

 

İki yüz milyon yıldan da uzun bir süre önce var olan büyük tropikal ormanların oluşturduğu fosil yakıt rezervlerinin büyük boyutlarda sömürülmesi on yedinci yüzyılda başladı. Bu insanlık tarihindeki tarıma geçişten sonraki ikinci büyük değişimdi ve sonuçları çok büyük oldu. Sadece basit anlamıyla yenilemez enerji kaynaklarına geçiş demek değildi bu. İnsanlık tarihinde temel bir kesiti yaşanıyordu: O noktaya kadar insanlık tarihini şekillendiren enerji sıkıntısının yerini, giderek artan enerji tüketimine bağımlı toplumlar alıyordu. Bu değişimin sonuçları daha yeni yeni anlaşılıyor.

On dokuzuncu yüzyıl enerji tüketiminde çok büyük bir artışa tanık oldu. 1800-1900 yılları arasında enerji tüketiminde üç kattan fazla arttı ve bunun da neredeyse tamamı kömür tüketimindeki artıştan kaynaklanıyordu.1800 yılındaki dünya genelindeki kömür tüketimi yaklaşık 10 milyon tondur. Bu rakam 1850 ‘de 76 milyon tona, 1900 yılında ise 760 milyon tona ulaştı. Merak edenler için 2000 yılında kömür üretimi 5000 milyon tonu aşmış durumdadır. Yeni enerji kullanım oranlarının odunla sürdürülmesi imkansızdı. 1900 yılındaki dünya kömür tüketimi her yıl İngiltere’nin 3 katı büyüklüğündeki bir ormanın kesilmesiyle elde edilebilirdi.

 

Yenilenemez fosil yakıtlara geçişin ve enerji tüketimindeki artışın bir başka örneği de on dokuzuncu yüzyılda gemi sanayide yaşanan değişimdir. O zamana dek bütün gemiler yenilenebilir kaynaklarla çalıştırılıyordu. İlk buharlı gemiler 1810 yılında kullanılmaya başlandı. Fakat yelkenli gemiler 1840′ lara kadar o dönemki verimsiz buharlı gemilerle rekabet edebilecek durumdaydı. 1860’larda ise bir buharlı gemi, yelkenli gemiden 3 kat daha fazla yükü yarı sürede Çin’ den Avrupa ‘ya taşıyabiliyordu. Elbette buharlı motorlarda yaşanan bu gelişme sanayinin diğer kollarında da kömüre olan bağımlılığı arttırdı. Hem dünya genelinde nakliye işlemleri artmış hem de enerji talepleri daha da yükselmişti.

 

Dünyadaki kömür bağımlılığı 20.yy’ ın başlarında doruk noktaya ulaştı. Daha sonra dünya enerji tüketiminde kömürün payı 1900′ de %90’ın üzerindeyken 1960′ larda %50′ nin altına; 21. yy’ ın başlarında da %25 ‘e düştü. Bu düşüşün sebebi o zamanlara dek petrolün ticari değeri tam olarak anlaşılamamış olmasıydı. Petrol yüzyıllar boyunca yalnızca toprak yüzeyine sızdığı bölgelerden elde edilmiş ve çoğunlukla zift olarak kullanılmıştı. Dünyanın ilk ticari petrolü 19.  yy ortalarında elde edildi. Petrolle ilgili sondaj, çıkarma, arıtma, depolama ve nakil sorunlarını aşmak konusunda yapılan baskıların iki kaynağı vardı. Öncelikle balina yağı ya da bitkisel yağ gibi maddeler yeni sanayi makinelerinin taleplerini karşılamakta yetersiz kalıyordu. İkinci olarak balina yağı kaynakları azalıyordu fiyatlar yükseliyordu. 19.yy’ ın sonunda ham petrolün %85’i aydınlatma amacıyla arıtılarak gazyağı haline getiriliyor ve kalan petrolün büyük bölümü de sanayide kullanılan yağların yapımına gidiyordu. Buhar motorlarının kömür kullanımını toptan değiştirmesi gibi, içten yanmalı motorlar da petrol kullanımını değiştirdi.1930 yılında benzin, petrol sanayi tarafından üretilen temel rafine ürün haline gelmişti.

 

20. yy, dünyanın pek çok yerinde yeni petrol sahalarının oluşturulmasına tanık oldu.1900 yıllarda Rusya dünyanın en büyük petrol üreticisiydi. Kısa süre sonra ABD’ de dev petrol yatakları bulundu ve ünvan el değiştirdi. Yüzyıl ortalarında Arap yarımadasında büyük yataklar bulundu ve üretim miktarları çok fazla arttı.

 

Teknolojideki gelişimle beraber yeni arama ve sondaj teknikleri geliştirildikçe dünyanın daha zor bölgelerinde üretim yapılmaya başlandı. Yirminci yüzyılın sonunda dünya petrol üretiminin üçte biri okyanuslarda yapılmaktaydı.

 

Tıpkı 19.yy’ da kömürün başarısız olabilecek bir sanayi yayılımını destekleyerek güçlendirmesi gibi ucuz petrolün de bir enerji kaynağı olarak kolayca elde edilmesi, 20.yy’ da ki sürekli ekonomik gelişmenin temel destekçisi oldu. Dünyadaki petrol tüketimi son yüzyıl içinde çok büyük oranlarda arttı. Üretim 1890’da yaklaşık 10 milyon tondu. Bu rakam 1940 ‘da 300 milyon ton; 2000 yılında 3500 milyon tona ulaştı.

Dünyadaki petrol sahalarının sömürülmesinin önemli yan sonuçlarından birisi, doğalgazın sanayileşmiş dünyada bir enerji kaynağı olarak öneminin gittikçe artması oldu. Doğalgazın 20. yy başlarından itibaren Amerika’ da ki petrol sahalarının yakınında yerel anlamda kullanılmasına karşın, yaygın kullanım için yüksek basınçta uzun mesafeler boyunca pompalanabilmesini sağlayan boru hattı teknolojisinin geliştirilmesini beklemek gerekti. Bu yüzden yüzyıl ortalarına kadar büyük miktarda doğalgaz petrol kuyularında yanıp gitti. Dünya bu teknolojiye kavuştukça doğalgaz kullanımı da arttı. Kömürle çalışan elektrik santralleri doğalgaza çevrildi. Rusya, Sibirya’da ki büyük petrol sahaları sayesinde günümüzün en büyük üreticisi konumundadır. 20. yy başlarında doğalgaz dünya enerji kaynaklarının yalnızca %1,5′ ini oluşturuyordu, yüzyıl sonlarında bu oran %20’lere ulaştı.

Fosil yakıtlardaki tüm karbon ve hidrojen, çok uzun zaman önce bitkilerin hapsettiği güneş enerjisiyle toplanmıştır. Katmanlar içerisinde biriken bitkisel maddelerin verimliliği bu maddelerin fosil yakıtlara dönüşme verimliliğini ve insanların bu yakıtları ortaya çıkarma verimliliklerini hesaplayan bir araştırmacı, 4 litrelik petrol yaratmak için yaklaşık 100 ton atık bitki gerektiği sonucuna vardı. 100 ton ağırlığında bitkinin yetişmesi için gerekli olan büyük miktarda güneş ışığı ve insanoğlunun petrol, kömür ve doğalgaz tüketim hızı göz önünde bulundurulduğunda, ekonomilerimizin devamlılığı için endüstri çağımızın her yılı başına antik güneş ışığıyla aydınlanan bir kaç yüzyıl ihtiyacı olduğu ortaya çıkarmaktadır. Yaklaşık 422 yıllık fosil günışığı kullanan 1997 yılı için geçerli rakamlar buna bir örnektir. Tam 422 yıl boyunca parıldayan karbon devri güneş ışığını yalnızca 1 yıl içerisinde yakmış bulunuyoruz.

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir