Yaşamım ve hobilerim

Gewandhaus

Bu yazı tarafından 21 Haz 2012 tarihinde Mekanlar, Yaşam bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 914 defa okundu.

Bazı mekanlar bulundukları şehirle özdeşleşiyor. Biri, akıllara diğerini getiriyor. Gewandhaus ile Leipzig arasında da böyle bir ilişki var. 270 yıla yaklaşan tarihiyle, Avrupa’ nın en önemli klasik müzik şehirlerinden biri olan Leipzig’ e bu konuda önemli katkı yapmıştır. Benim de zaten Leipzig’ e gelme amacım Gewandhaus’ daki bir konseri dinlemekti.

1743’ de 16 tüccar bir araya gelerek, “Grand Concert” adıyla bir dernek kurmuş. Amaçları kendi aralarında müzik yapabilmekmiş. Zaman içinde dinleyici sayıları artmış ve Three Swans Inn adlı mekan yetmemeye başlamış. 1781’ de kumaş tacirlerine ait binanın çatı katında 500 koltuklu, akustiği çok iyi olan bir salona taşınılmış. Gewandhaus adı da (Konfeksiyon Evi) olarak buradan geliyor zaten. Yüzyıl kadar hizmet veren salon yetersiz gelmeye başlayınca, 1884’ de, klasik stilde yapılan ikinci Gewandhaus’ a taşınılmış. Bu bina 1500 kişilik bir ana salon ve 500 kişilik bir oda müziği salonu içeriyormuş.

[nrelate-related]

Gewandhaus bu şekilde 60 yıl kadar daha hizmet verdikten sonra savaş döneminde ağır hasar almış. Konserler yaklaşık 40 yıl boyunca geçici başka mekanlarda devam etmiş ve dönemin yöneticisi Kurt Masur’ un çabalarıyla 1981 yılında, üçüncü Gewandhaus hizmete girmiş. 1900 kişilik bu salon tasarlanırken daha önce de olduğu gibi akustik önplanda tutulmuş. Bina ayrıca önemli bestecilerin büstleri ve çeşitli sanat eserleriyle güzelce süslenmiş. Özellikle Leipzigli sanatçı Sighard Gille tarafından yapılan “Song of Life” adlı eser büyüklüğü ve güzelliğiyle dikkat çekiyor.

Günümüzde Gewandhaus’ da yılda 70 civarı “Grand Concerts” in yanı sıra 500 civarında daha etkinlik düzenleniyor. Yaklaşık 200 yıldır Leipzig Operası’ na da evsahipliği yaptığından operaseverlere de hizmet veren bir yapı.

Gelgelelim dinlediğim konsere. Önce şunu söylemem gerekir ki, Almanya’ da ve İngiltere’ de toplam 10 civarında konser salonunda bulundum ve akustiğiyle beni en çok etkileyeni Gewandhaus oldu. Bu salonlara Berlin Filarmoni Orkestrası’ nın çaldığı Philharmonie’ de dahil! Bu konserde iyice emin oldum ki çalan sanatçılar kadar (belki daha da çok) salonun akustiği önemli. Çünkü, sanatçıların teknik ve müzikal kaliteleri ancak iyi akustiğe sahip salonlarda size doğru olarak ulaşıyor. Bu konserde solist olarak çalan Hillary Hahn’ da bu teknik ve müzikal beceriye fazlasıyla sahip olan bir sanatçı olduğu için benim için unutulmaz bir konser oldu.

 

 

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir