Yaşamım ve hobilerim

Tuzlusu Tankı – Nano

Bu yazı tarafından 28 Oca 2012 tarihinde Akvaryum, Tuzlu Su bölümünde yayınlandı. 0 yorum aldı ve 2.834 defa okundu.

Çok uzun zamandan beri bir tuzlusu akvaryumu kurmak istemiştim. İstanbul Tankı’ nı kurduğum akvaryum aslen bir tuzlusu tankıydı ve daha o zamanlardan beri bir şekilde tuzlusuya bulaşacağım için o akvaryumu tercih etmiştim. En azından elimde hazır bir akvaryum olsun diye düşünmüştüm. Fakat iyi bir başlangıç yapmak istiyordum fakat tecrübeme ve sabrıma güvenmediğim için o yıllarda başlamadım. Bunun yerine yıllar sonra kuracağım Büyük Resif’ e önemli bir hazırlık olarak yüksek teknolojili bir bitki akvaryumu kurdum. Tuzlusu akvaryumları akvaristin her sürece fazlasıyla dahil olması gereken bir türdür. Akvaryumda olan biten sürekli takip edilip gerektiğinde ani müdahaleler de bulunmak gereklidir. Bu düzene tatlısuda en yakın olan tür, yüksek teknolojili bitki akvaryumlarıdır. Hatta bitkili tatlısu tanklarına çok uygun olmamasına rağmen tankı bir süreliğine Altsistemli olarak da kullandım. Altsisteme tamamen hakim olmak önemli bir yetidir. O yüzden İstanbul Tankı’ nın bana öğrettiği çok şey oldu.

[nrelate-related]

Ankara’ ya döndükten sonra iki sene içinde yeni bir eve taşınacağım belli oldu. Bu evde yaklaşık 1000 litrelik bir akvaryum kurmaya çok müsait bir yer belirledikten sonra kafamdaki tuzlusu projesi hararetlenmeye başladı. Fakat o sıralarda bu projeye rakip olabilecek bir alternatif daha vardı: Hem diskus hem de melek balığı içeren doğala çok yakın bir Amazon Mikrohabitatı. Her iki konuda da epey okudum, araştırdım ve ne yapacağıma tam karar verebilmek için küçük çaplı bir deneme yapmaya karar verdim. O yüzden bu tankı anlatırken aynı zamanlarda kurduğum diğer tank olan Amazon Tankı’ ndan da bahsetmem gerekir.

 

Bu iki akvaryumu aynı gün satın aldım ve ikisinin hazırlıklarını beraberce yürüttüm. Üstelikte satın alırken bile en fazla bir yıl sonra taşınacağım için ikisini de bozacağımı biliyordum. Her iki tanka girişme sebebim ileride kuracağım büyük akvaryumda ne yapacağıma karar vermekti. Sonuçta serde mühendislik var ve büyük projeler öncesinde küçük deneyler yapmak son derece güvenli bir yöntem. Dolayısıyla bu iki akvaryumun aynı dönemde kurulmasının asıl sebebi, bundan sonraki büyük projemde benim için çok çekici olan iki habitattan hangisini tercih edeceğimi görmekti.

Tuzlusuda tamamen yeni olduğum için bu akvaryumu canlıların güzelliği vs. görmekten çok sistemi tanımak ve açıkçası hata yapmak için kurdum. Ne kadar çok hata yaparsam o kadar çok şeyi öğreneceğim için bir şeyler denemekten hiç çekinmedim. Kolaylık olması açısından bu akvaryumda hazır sistem bir tank seçtim. Ebatları biraz küçük olmasına rağmen yine de yeterliydi. Kapağının bir kısmında 2 adet T8 florosandan oluşan bir aydınlatma, bir kısmında da, suyun bir taraftan çekilip diğer tarafta akvaryuma geri verildiği bir filtre vardı. İSAK forumlarında ki günlükte yardım aldığım arkadaşların önerisiyle altsistem kurmaya karar verdim. Zaten daha fazla altsistem pratiğine ihtiyacım vardı.

 

Böylece kapağın kalan kısmındaki filtrasyon sistemine bir ihtiyacım kalmadı ve o kısmı da fazladan florosan eklenebilecek şekilde değiştirdim. Bunun için hazır sistemin plastik kapağını kesmem gerekiyordu. Biraz deneme-yamulmadan sonra en etkili yöntemin bir bıçağı iyice ısıtıp kesmek olduğunu buldum. Bıçağın sıcaklığının etkisiyle plastik malzeme yumuşuyor ve bıçağa uyguladığınız basınçla kesim gerçekleşiyor. Bıçağı ısıtmazsanız gevrek olan plastiği kırmanız; ya da ok daha fazla basınç uygulamak gerektiğinden bıçağı kaydırıp kendinize zarar vermeniz olası. Filtrasyonu oluşturan bölgedeki gereksiz tüm parçaları kestiğimde, kapağı bir arada tutan pek bir şey kalmamıştı. O yüzden o kısma ahşap bir çerçeve yaptım. Plastik kapağı bu ahşap çerçeveye vidaladım ve böylece kapak şeklini koruyabildi.

 

Mevcut aydınlatmayı da değiştirip 4 adet T5 florosana çevirdim. Yeni eklediğim kısımla beraber akvaryum kapağına 6 adet 24W lık T5 florosan yerleştirebilecek hale geldim. Toplamda 90 litrelik bir tank için oldukça bir değerdi bu ve tecrübeli akvaristlerden onay alabildim.

 

Aydınlatmayı çözdükten sonra şimdi sıra filtrasyona geldi. Öncelikle altsistemi çizip yaptırmam gerekiyordu. Bu konuda yardımıma Sayın Deniz Şişman yetişti. Böyle bir tecrübeden yardım alarak tasarım yapmak muhtemel bir hatayla başlamamak anlamındaydı benim için. Altsistemi tasarlarken kullanılacak donanımın da kararının verilmesi gerektiğini bu akvaryumla öğrenmek çok isabetli oldu benim için. Özellikle de alanın kısıtlı olduğu tanklarda bölmelerin büyüklüklerini içine girecek donanıma göre belirlemek, akvaristi gereksiz alan kaybından kurtarıyor. Böylece protein ayrıştırıcı olarak Grotech HEA110 modelini belirledim. Aslında bir küçük modeli de bu akvaryumda rahatlıkla kullanılabilirdi ama Berlin Yöntemi’ ni benimsemiş biri olarak kullanılabilecek en büyük ayrıştırıcının her zaman avantajlı olduğunu düşünüyorum.

Bu büyüklükteki bir altsisteme sığacak kadar küçük reaktör de bulduktan sonra altsistemin tasarımı tamamlanmış oldu. Protein ayrıştırıcı ve reaktörlerden kalan alanı da geri dönüş bölmesi yapmak zorunda kaldım. Altsistemin sol üst tarafına küçük cam parçaları silikonladım ve buraya camdan küçük bir kutu yaparak içine mekanik filtrasyon için elyaf koymadı planladım. Daha sonradan anlayacaktım ki bu tasarım, yaptığım önemli yanlışlardan biriydi ama oraya sonra geleceğiz. Önce başka bir yanlışı fark etmem gerekecekti.

Geri dönüş motoru olarak AquaBee Up 2000/1 modelini satın aldım. Benim akvaryum için fazla kuvvetli olduğunu biliyordum ama ileriye yönelik kullanırım diye düşündüm. Bir fikir de, birkaç ay sonra ekleyeceğim soğutucuyu da bu motorla beslemek ve böylece motor sayısını azaltmaktı. Kullanmaya başlamadan önce akvaryumdaki çalışma yüksekliğindeki debisini ölçtüm ve düşündüğümden de fazla olduğunu gördüm. Ama bir kere satın almıştım ve kullanıp ne olacağını görmek istedim. Dediğim gibi hata yapıp sonucunu öğrenmek önemliydi benim için.

Akvaryumu altsisteme bağlamak bu tip hazır akvaryumlarda ciddi bir sorundur. Hazır bir akvaryum deldirilemez, dolayısıyla harici bir taşma kutusu kullanmak zorunludur. Bu tip taşma kutularında sifon bir kez bozuldu zaman başınız dertte demektir. Sifon bozulmasa bile taşma kutusunu tıkayan bir cisim olduğunda su, sizin belirlediğiniz yerden değil akvaryumun tepesinden taşmak durumunda kalır. Bir keresinde yaramaz bir anemon taşma kutusunun içine girip altsisteme indiğinden ve inerken taşma kutusunun geçici olarak tıkanmasına sebep olduğundan ve bu olay gece yarısı olduğundan küçük çaplı bir kriz yaşayarak ve tabi ki odanın ertesi günkü kokusundan öğrendim bu olayı. Akvaryumdan altsisteme inişte mutlaka su taşmasını engelleyecek bir tedbir almam gerektiğini acı yoldan öğrenmiştim. Anemona ne mi oldu? Üzerinde “Eheim” yazan siyah bir cismin ne olduğunu merak etse de yakınında dolaşmaması gerektiğini o da acı yoldan öğrenmiş oldu.

Harici taşma kutusunu nasıl yapacağım diye düşünürken başka bir ustadan yardım geldi: Sayın Erdal Candan kendi yapmış olduğu taşma kutusunu bana hediye etti. Şansımın da yardımıyla taşma kutusu akvaryumuma çok uygun geldi. Sadece bir iki fazla parçayı yontarak akvaryuma oturttum. Bu arada sevgili annecim, hayır tabi ki yontma işlemini mutfak tezgahının üzerinde yapmadım. Fritöz, su ısıtıcısı ve granitin hepsi fotomontaj!

Tüm bu işlemlerden sonra akvaryumun ve altsistem böyle görünüyordu.

Şimdi sıra akvaryumun içini doldurmaya gelmişti. Berlin Yöntemi’ nin ikinci önemli parçası olan canlı kayaların tercihine çok önem verdim. Erdal Hoca’ nın da yönlendirmesiyle, gözenek yapısı ve doğallığı yüzünden ölü Fiji kayalarını tercih ettim.

Tabi şöyle bir sorunum vardı. Bu biçimsiz kayaları sağlam bir şekilde nasıl üst üste kullanacaktım?

Elde etmek istediğim görüntü buna benzer bir şeydi ama burada dengeyi sağlamak için kayaların arasına küçük parçalar sıkıştırmıştım. Bunlar hem görüntüyü bozuyordu hem de gerçek bir sağlamlık sağlamıyordu. Yüksek akıntının olduğu bir akvaryumda kayaları kendi dengeleriyle dizmek çılgınlıktan başka bir şey değil. Burada da Sayın Tolga Yaman yardımıma yetişti.

Onun önerisiyle fiji kayalarını matkapla deldim içlerine akrilik bir çubuk yerleştirdim.

Akrilik çubuğu, en altta yer alacak olan kayanın içinden geçirdikten sonra plaka şeklinde olan fiji kayalarını da şişe dizer gibi dizdim. Böylece fiji kayalarını sağlam bir şekilde birleştirdim. Aslında akvaryum için gereğinden fazla kaya satın aldım ama hem fiji kayaları her zaman bulunmuyor hem de bir kere seçmeye başlayınca durmak zor oluyor.

Sonunda elde ettiğim şekil bu oldu. Bu şekliyle tuzu karıştırıp akvaryumu kurdum. Akvaryumu kullandıkça altsistemdeki bir eksikliği fark ettim. Geri dönüş bölmesinin hacmi küçük olduğundan su buharlaşmasından dolayı seviye çok hızlı şekilde iniyordu. O yüzden ilk olarak geri dönüş hacmini büyütmem gerekiyordu. Bunun dışında altsisteme bir de su tamamlama sistemi eklemem gerekiyordu.

Akvaryumun dolabı zaten dardı. O dolaba bir de su tamamlama sistemi eklemeye kalkınca elimde fazla seçenek yoktu. Dolayısıyla mevcut geri dönüş bölmesinin üzerine koymaya karar verdim. Su tamamlama sistemini taşıtmak için geri dönüş bölmesinin içine 6 tane cam kolon yapıştırdım. Cam kolonlar doğrudan altsistemin ince alt camı üzerine oturmasın diye de kolonların altına 10 mm’ lik camdan pabuç yaptım.

 

Tüm altsistemdeki su seviyesini yükseltmek için de protein ayrıştırıcı bölmesiyle reaktör bölmesi arasındaki camın alt boşluğunu kapattım. Böylece suyun seviyesi protein ayrıştırıcı bölmesindeki camın üst seviyesine kadar yükseldi (ok seviyesi). Tüm altsistemdeki su seviyesi 5 cm kadar yükselmiş oldu.

Altsistemin son durumu buydu.

Bu akvaryumun hikayesi burada bitiyor. Kurulmasının asıl amacı tuzlusu sistemini bana öğretmekti ve bunu bir nebze başardı. Tabi ki akvaryum hayatına devam etti ama burada bahsetmek istediğim bu kadarı. Tuzlusu macerama Büyük Resif ile devam ediyorum.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir